27 Kasım 2010 Cumartesi

BAL ArIsI



Bal arıları (Apis) topluluk yaşamı sürdüren sosyal böcekler olarak, herhangi bir yuvada aile (koloni) oluştururlar. Bal arısı kolonisi, bir kraliçe (Ana arı), birkaç yüz erkek arı ve 10-80 bin işçi arıdan oluşur. Görünüş olarak birbirinden farklı olan bu üç arıdan kraliçe arı ve işçi arılar dişidir.


Türleri


Dev bal arısı Apis dorsata





Küçük bal arısı Apis florea



Doğu bal arısı Apis cerana



Bal arısı Apis mellifera




Ana Arı





Kraliçe olarak ta bilinen ana arı, ana arı hücresine bırakılan döllü bir yumurtanın larva döneminde, işçi arı olacak larvaya göre daha sık ve daha zengin gıda (arı sütü) ile özel beslenmesi sonucunda yumurtadan yetişkine toplam 16 günde oluşur.Arı kolonilerinin her birinde sadece bir kraliçe bulunur ve bu kraliçe arı diğer dişilere göre daha büyüktür. Temel görevi ise yumurtlamaktır. Üreme sadece kraliçe arı vasıtasıyla olur, onun dışında diğer işçi arılar erkeklerle çiftleşemezler. Kraliçe, yumurtlamadan başka, koloninin bütünlüğünü ve kovandaki sistemin işleyişini sağlayan önemli maddeler de salgılar. Kaliteli ve genç bir ana arı, diğer kovan içi ve kovan dışı şartlar da elverişli ise günde 2000 dolayında yumurta yumurtlayabilir.



İşçi Arı





Kovan temizliği arıların ve larvaların sağlığı açısından çok önemlidir. Arılar kovanda gereksiz gördükleri herşeyi dışarı taşırlar, taşıyamayacakları kadar büyük olan ve kovana dışarıdan giren böcekleri de öldürürler ve propolis ile kaplayarak bir nevi mumyalama işlemi yaparlar. Propolisin özelliği, içinde bakteri barınamamasıdır. Yani mumyalama işi için ideal bir maddedir.

Arılar 3. günden sonraki bir hafta boyunca ise adeta dadılık yaparlar. Vücutlarındaki bazı salgı bezlerinin harekete geçmesi üzerine, larvaların bakımı işine yönelirler. Larvaların bütün bakımıyla 3 ila 10 günlük arılar ilgilenirler. Larvaların kimini arı sütüyle, kimini de bal ve çiçek tozu karışımıyla beslerler.Kaynakwh webhatti.com:

10. gününden itibaren işçilerin karnındaki balmumu bezleri gelişmeye başlar ve balmumu yapacak hale gelirler. İşçi arılar artık balmumuyla petek inşa eden inşaat işçileridirler.

Arılar 10 gün boyunca petek üretimine devam ederler. Ama doğumlarının 20. gününde yine görev değiştirirler. Bu kez kovan girişinde gardiyanlık yaparlar. Arıların vücudunda yine bir değişim olur ve iğne bezleri zehir üretmeye başlar ve gardiyan olan arılar kovan kapısında nöbet tutarak davetsiz misafirlerin içeri girmesini engellerler.



Erkek Arı



Dişilerden iridirler ama ne iğneleri vardır, ne de kendileri için besin toplayabilecek organları. Tek fonksiyonları kraliçeyi döllemektir. Kovanda petek örme, yiyecek toplama, arı sütü üretme, kovan ısısını düzenleme, temizlik, savunma gibi akla gelebilecek tüm işleri ise işçi arılar yaparlar.

Bir kolonide sayıları 10.000 ile 80.000 arasında değişen arı yaşar. Birarada yaşayan arı sayısının fazlalığına rağmen aralarındaki kusursuz iş bölümü ve disiplin sayesinde, kovandaki işlerde hiçbir aksama olmaz ve kovan içinde hiçbir kargaşa da yaşanmaz.

Dış görünüş olarak arılar birbirlerine çok benzerler. Bu benzerliğe rağmen kovana giren herhangi bir yabancı arı tanınır ve kovandan dışarı atılır ya da öldürülür. Her kovanda kraliçenin salgıladığı kimyasal bir madde vardır ve bu madde kovandaki bütün arılar tarafından bilinir. Ayrıca kovandaki bütün arılar da bu maddeyi kraliçeden alırlar yani kraliçe ile aynı kokuya sahip olurlar. İşte bu madde sayesinde aynı kolonideki bütün bireyler birbirlerini kolaylıkla tanırlar.Kaynakwh webhatti.com:

Arılar toplam altı haftalık hayatlarının kalan bölümünde çiçekleri araştıran birer balözü toplayıcısı olurlar.

İşçi arılar kovandaki bütün bu işleri yaparken kraliçe arıya düşen görev sadece üremektir. Kraliçe arı bütün ömrü boyunca hiç durmadan yumurtlar, ve bütün ihtiyaçları işçi arılar tarafından karşılanır.


Anaarılar 16 günde, işçiler üç haftada, erkek arılar ise işçilerden günlerce sonra erişkin dumuna gelebilir. Daha sonra erişkin anaarılar, içlerinden yalnızca bir tanesi kovanda kalıncaya değin kıyasıya dövüşürler. Bu yeni anaarı kovanın eski anaarısına saldırır. O da yeni bir koloni kurmak üzere bir sürüyle birlikte kovanı terk eder. Buna arıcılıkta oğul verme denir. Bu şekilde arı kolonisi ikiye bölünmüş olur.

9 Kasım 2010 Salı

Sonbahar Bakımı ve Kışlatma
SONBAHAR ÇALIŞMALARI
Havaların soğumaya başlamasıyla birlikte artık arıları kış düzenine geçirme zamanı yaklaşmış demektir. Sonbaharda alacağımız basit önlemler arı kolonisinin kışı emniyetli bir şekilde geçirmesini sağlar. Sonbaharda güçlü olan bir arı ailesi ilkbahara da güçlü olarak çıkar.


Arazideki bal kaynaklarının kesilmesiyle birlikte ana arının yumurtlaması da yavaşlar. Bal hasadıyla birlikte nüfusu azalan arı kolonisi ballıktan kuluçkalığa iner. Sonbaharda yapılması gereken işler sırasıyla şunlardır:

a) Yiyecek durumunun kontrolü. Yaklaşık 15-20 kg balı olan bir kovan o kışı sönmeden geçirebilir, bu yüzden kışlık bal stoku eksik olan arılara muhakkak diğer kovanlardan aldığımız ballı çerçeveler verilmelidir. Eğer bal var ama henüz petekler sırlanmamışsa, arılara bal şerbeti vererek bu petekleri sırlamaları sağlanmalıdır. Çünkü sırlanmamış petek içindeki bal zamanla ekşir.

b) Arı miktarının kontrolü. Güçlü olan kovan kış şartlarına daha kolay dayanabileceğinden, arı sayısı çok az olan kovanlar birleştirilmelidir. Çok güçlü olmamakla birlikte arı sayısı çok olan kovanlara ise muhakkak teşvik şuruplaması yapılmalıdır. Verilen şurup sayesinde Anaarı yeniden yumurtlamaya başlar ve kovandaki arı sayısı artar. Ayrıca kovan nüfusu gençleştiği için ilkbahar mevsimine daha çok arı kalır. Normalde 7-8 çerçeve arısı olan kovan o kışı rahatlıkla geçirebilir. 5-6 çerçevesi olan kovanlar için teşvik şuruplaması muhakkak yapılmalıdır.

c) Ana arının kontrolü. Ana arının durumu muhakkak kontrol edilerek hastalıklı, yaşlı ya da bir şekilde sakat kalmış ana arılar muhakkak değiştirilmelidir. Bu mevsimde değiştirme imkanı yoksa bu tür kovanlar anası sağlam ama nüfusu az olan kovanlarla birleştirilmelidir. Anası kışın ölen koloni birliğini sağlayamaz ve dağılır.

d) Kovanın fiziki kontrolü. Kovan yapısı kontrol edilerek sonbahardaki şiddetli yağmurlara ya da kış şartlarına karşı oluşabilecek problemler çözülmelidir. Özellikle yağan şiddetli yağmurlar kovanın içine sızması durumunda rutubet ve küf yaparak arının sönmesine neden olur. Problemli olan kovanlar ve kovan kapakları sağlamlaştırılmalıdır. Ayrıca arılıkta kovanların kışı daha emniyetle geçirecekleri önlemler alınmalıdır.

e) Üst örtüsü kontrolü. Kovan üst örtüsünün kovan içindeki fazla rutubeti alacak şekilde olması gerekir. Bunun için petek çerçevelerinin üzerine bez örtülmesi önerilir. Bu bezin üzerine ise kağıt parçaları ve temiz ot demetleri konabilir. Naylon ve plastik şeyler koymak kesinlikle doğru değildir, çünkü bu tür malzemeler kovaniçinin rutubetlenmesine neden olur.

f) Kovan bölme tahtası. Eğer kovan içinde arıların işgal etmediği çerçeveler varsa bunları muhakkak almak gerekir. Daha sonra kovan iç hacmin daraltmak için çerçeveyle boşluk arasına bir bölme tahtası konur. Bölme tahtasının boş kalan tarafına ise ot, bez, kağıt gibi malzemelerden yastık yapılırsa iyi bir izolasyon sağlanmış olur ve arılara ısınmaları konusunda yardım etmiş olunur.

g) Fazla ballar. Kuluçkalıktaki fazla balları almak gerekir. Bir kovanın ortalama bal ihtiyacı 15 kg civarındadır. Yani yaklaşık 5-6 çerçevede balı olan arı kışı rahatlıkla geçirebilir. Bütün çerçeveleri bal ile dolu olan kovandaki arılar ısınma konusunda problemle karşılaşırlar.

h) Yağmacılığa karşı önlemler. Yine sonbahar ayları yağmacılık tehlikesinin olduğu aylardır. Yiyeceği yeterli olmayan arılar diğer kovanlara saldırabilir. Ya da arılık arazide kışlayan ama yeterli yiyeceği toplayamayan harami arıların baskınlarına uğrayabilir. Gerekli önlemleri almak gerekir.

ı) Zararlılara karşı önlemler. Kovanlardaki arı miktarı azaldığı için dışarıdan gelecek hastalık ya da diğer zararlılara karşı kovanın direnci azalır. Sonbahar aylarında buna da dikkat etmek gerekir, arıbiti, güve, sarıca arı gibi zararlıların saldırılarına karşı gerekli önlemleri almak gerekir.

KIŞLATMA ÇALIŞMALARI

Kış mevsimiyle birlikte artık arılıktaki faaliyetler sona erer. Arılar kış uykusu düzenine geçerler.

Arılar, kovan içi sıcaklığı 14 oC'a düştüğü zaman bir araya toplanarak kış salkımı oluştururlar. Salkımın merkezindeki sıcaklık 33 oC, dış yüzeyinde ise 6-8 oC olabilmektedir. Arılar bal yiyerek gerekli olan ısıyı üretirler ve ısı arttıkça salkımı genişletirler. Kışın herhangi bir sarsıntı ile kış salkımından düşen arılar tekrar salkıma çıkamaz ve ölürler. Kış salkımının bozulmaması için koloniler kış süresince ve soğuk dönemlerde kesinlikle rahatsız edilmemelidir.

Havaların iyice soğuyup arıların uçuşlarının kesildiği andan itibaren artık arılıkta kış şartlarıyla ilgili gerekli önlemleri almak gerekir.
Mevsim şartlarından etkilenmemeleri için kovanlar yanyana getirilerek üstleri örtülebilir. Fakat bu örtü kesinlikle kovanın havalanmasını engelleyecek şekilde olmamalıdır.

Eğer çevrede propolis kaynakları bolsa arılar giriş deliklerini kendileri daraltırlar. Ama bu yapılmamışsa bir çıta parçasıyla giriş deliğini daraltmak gerekir.

Kovan giriş deliğinin yönü sert ve soğuk esen rüzgarların aksi istikamette olmalıdır. Buna dikkat edilmezse arı kovan içindeki gerekli ısıyı sağlayamaz.

Kovanların yerden 40-50 cm yükseklikte sehpalar üzerine konması en doğru harekettir. Eğer kovanlar doğrudan toprak üzerindeyse, kış mevsimine girmeden önce bunların yer ile temasını kesmek gerekir.

Kovanın üzerine kar yağması herhangi bir probleme yol açmaz. Bilakis kovan soğuğa karşı daha iyi korunur. Ama özellikle çok kar yağdığı günlerde kovan giriş deliklerinin kontrol edilerek açılması gerekir.

Kışın dışarıda kar olup havanın da güneşli olduğu günlerde arı girişine havalandırmayı kesmeyecek şekilde bir tahta parçası koyarak, güneş ışıklarının kovan içine girmesi engellenmelidir. Çünkü böyle havalarda güneş ışıklarını gören arılar kovan dışına çıkmaya teşebbüs ederler. Fakat dışarısı karlı olduğu için uçamayıp telef olurlar. Arıların dışarı çıkması engellenemiyorsa kara konup ölmemeleri için arılığın önüne, kül, saman, ot gibi şeyler yayılmalıdır.
Eğer kışın arılarda gıda azlığı problemi çıkarsa güneşli bir günde şerbet yerine arı kekiyle beslemek gerekir. Şerbet kısa zamanda ekşiyeceğinden arıların ishal olmasına yol açar.

30 Ekim 2010 Cumartesi

.

Arı Nedir ? Arılar Hakkında Bilgi ?
Zarkanadlılardan, bal ve balmumu yapan, iğnesiyle sokan böcek. Öbür arılardan ayırmak için buna balansı da denmektedir.

Vücutları baş, göğüs ve karın olmak üzere üç bölüme ayrılmıştır. Başın ön kısmında koklama ve dokunma organlarım taşıyan duyargaları vardır. Başın iki yanında birer petek gözü ve tepesinde üç nokta gözü vardır. Göğüs halkalarına bağlı üç çift bacaktan öndekilerde duyargaları temizleyen arka bacağın ayaklarında çiçek tozu toplamağa yarayan tertibat vardır. İkinci ve üçüncü göğüs halkalarından birer çift kanat çıkar. Ana arı ile işçi arıların son karın halkalarında birer zehir iğnesi vardır. İğne geriye doğru çekip çıkmaz, zehir ağıtı ile iç organlarından bir kısmı iğne ile kopar ve arı ölür.

Vücudu meydan getiren halkaların yan taraflarında on çift nefes deliği vardır. Gövdenin içindeki hava boruları ve hava kesecikleri bu deliklere bağlıdır. Yemek borusunun genişlemesi ile bir bal midesi meydana gelmiştir. Emilen bal ve çiçek öz suları, kovana döndükten sonra boşaltılır ve peteklerde bal toplanır.

Bir kovan içinde yaşayan bal arıları üç tipe ayrılır: 1) 3000-4000 kadar işçi arı, 2) 100-150 kadar erkek arı, 3) Bir tane ana arı.

Ana arı, her petek gözüne birer tane yumurta bırakır. Üçüncü, günün sonun, da yumurtalar çatlayarak larvalar çıkar îlkin kurtçuklar halinde olan larvalar, krizalit devrini geçirdikten sonra ergin hale gelirler. Bir ana an 16-17 bir işçi arı 21, bir erkek arı 24 günde gelişimini tamamlar.

Toplum halinde yaşayan arıların, bir kovan içindeki en önemli varlığı ana arıdır. İnce ve narin yapılı, boyu diğerlerinden daha uzun olan ana arı beş yıl kadar yaşar. Ağız aygıtları iyice gelişmediğinden işçi arılar tarafından ağzına sindirilmiş besinler verilmek suretiyle beslenir. Yumurtlama devresinde günde ortalama olarak 2.500 yumurta bırakır.

Vücutları daha kaba ve büyük olan erkek arıların iğneleri yoktur. Kovandaki ödevleri genç arılarla çiftleşmektir ki bu çiftleşme sırasında organlarının bir kısmı vücudundan çıktığından hemen ölür. Oğul mevsimi sona erdiğinde, bunlara lüzum kalmadığından işçi arılar tarafından ya öldürülürler, ya da kovan dışına atılırlar.

İşçi arılar, cinsiyet organları körleşmiş dişi arılardır. Çok çalışkandırlar. Kovanın iç ve dışındaki bütün işleri bunlar görürler. Kırlara açılarak çiçek özü toplarlar ve bal yaparlar. Havaların ısınması ile de çalışmağa başlarlar. Bu durum, havaların soğumağa başladığı sonbahara kadar sürer. Kışın toplu bir halde, salkım şeklinde bir arada bulunurlar.

Bu Sayfa 4042 Kez Okundu ·

26 Eylül 2010 Pazar

Arı Hastalıkları
Arı hastalıkları ve arı zararlıları, bütün canlılarda olduğu gibi, arıların sağlığını ve yaşamını tehdit eder.

Arı hastalıklarında koruyucu önlemleri en baştan alarak koloniyi hastalıktan korumak çok önemlidir. Çünkü sonuçta hastalık tedavi edilse bile o sene hastalığa yakalanan koloniden istenen verimlilikte ürün alınamaz. Bu da ekonomik kayıp anlamına gelir.

Bazı hastalıklar koloniyi zayıflatırken, bazıları da tamamiyle yok olmasına neden olur. Çok bulaşıcı ve tehlikeli olan Amerikan Yavru Çürüklüğü ile Varroa hastalıkları, ihbarı zorunlu hastalıklardır. Arılığında bu hastalıkların varlığını farkeden arıcı kanunen yetkililere haber vermek zorundadır.

Yavru Hastalıkları
1) Amerikan Yavru Çürüklüğü

Amerikan Yavru Çürüklüğü en tahrip edici arı hastalıklarından birisidir. Farkına varılmayıp gerekli önlemler alınmazsa, kısa zamanda arılıkta yayılır ve arıcıyı büyük zararlara uğratır. Hastalığa Bacillus Larvae denilen bir bakteri sebep olur. Bu bakteri larva ve pupa halindeki yavrulara bulaşır. Genelde işçi arı larvalarına bulaşmakla birlikte, erkek arı bazen de ana arı larvalarında da görülebilir.Hastalık arı larvasını öldürmekle kalmaz, aynı anda çürümesine de neden olur. Bakteri bulaşan larvalar hastalığın ilk günlerinde açık kahverengidedirler. Sonra hastalık ilerledikçe koyu bir renk alarak hücre dibinde yapışkan bir pelte şeklini alırlar.




Bu yığın kuruyunca hücre dibine yapıştığı için arılar tarafından temizlenme imkanı kalmaz. İlerleyen hastalığın en büyük belirtisi, kovan örtüsü açıldığı zaman duyulan çürümüş et ya da balık gibi olan pis kokudur.




Amerikan yavru çürüklüğü hastalığı bulaşmış olan kovanda arıların gelişme hızı birden durur. Kovana bir durgunluk çöker. Çerçevelerin yavrulu kısımlarında üzeri açık ve kapalı petek gözleri bir arada bulunur.Kapalı gözlerin kapaklarının rengi atmış, soluk ve içeriye çökmüş şekildedir. Üzeri kapalı gözlerin hücre kapaklarında küçük küçük delikler görülür.




Hücre dibinde çürümüş ve koyu kahverengi bir pelte haline gelmiş olan larva, ucu sivri birşeyle tutulup çekildiği zaman 3-5 santim uzunluğunda sakız gibi uzar.




Bu hastalık çok tahripkar olmakla birlikte, bir takım antibiyotiklerle rahatça tedavi edilebilir. Ama en iyisi hastalığın bulaşmasını engelleyecek önlemleri baştan almaktır. Bu hastalığı engellemenin en iyi yolu, kaynağı bilinmeyen yerlerden arı, anaarı, petek, kovan vs almamaktır.
2) Avrupa Yavru Çürüklüğü

Avrupa yavru çürüklüğü hastalığı daha çok ilkbahar ve yaz başında zayıf kovanlarda görülür. Özellikle nektarın az olduğu dönemlerde daha sık görülür. Bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalığa Bacterium Pluton ve Bacillus Alvei isimli bakteriler neden olur.




Hastalık yalnızca larvalarda görülür. Üzeri mühürlü gözlerdeki yavrulara nadiren bulaşır. Hastalığa yakalanan larvanın rengi beyazdan griye doğru koyulaşmaya başlar. Ölü larvalar C harfi şeklinde gözükür.




En sonunda koyu kahverengiden siyaha gider. Genellikle kızarmış patates gibi bir koku hakim olmakla birlikte zaman zaman bu koku değişir. Ölü larva çekildiği zaman uzamaz. Bulaşma ve korunma yöntemleri Amerikan yavru çürüklüğündeki gibidir.



Özellikle bir kovanda görüldüğü zaman gerekli önlemler alınarak diğer kovanlara bulaşması engellenmelidir. Koruyucu ve tedavi edici olarak Apimycin isimli ilaç başarıyla kullanılır.

3) Kireç Hastalığı

Hastalığı Pericystis Apis isimli mantar oluşturur. Bu mantar daha çok nemli yerlerde ve 22-30 derece ısıda çoğalır. Hastalığa yakalanmış petekleri önce kirli beyaz bir küf sarar.




Bu küf zamanla gittikçe siyahlaşır. Bu esnada larvaları etkileyerek ölmelerine neden olur. Ölen larva beyazlaşarak kireç şeklinde sertleşmiş bir hal alır.



Özellikle ilkbaharda müsait havalarda arılar kireç hastalığına yakalanmış larvaları kovan dışına taşırlar. Hastalık kovan önünde beyaz mumya gibi larvaların belli bir sayıdan fazla görülmesiyle kolaylıkla teşhis edilir.




Hastalıktan korunmak için kovanları nemli yerlerde tutmamak ve toprakla teması kesip sehpa üzerine koymak gerekir.
Küflenmiş petekleri kovandan çıkarıp arı iyi beslenirse güçlü kovanlar bu hastalığı kolaylıkla atlatır.

4) Taş Hastalığı

Bu hastalığın sebebi de AspergillusFlavus isimli küf mantarıdır. Bu hastalığı yakalanmış olan petekler yeşil renkli bir görünüştedirler. İç organlarını etkileyerek larvanın ölmesine neden olur. Larvalar mumyalanmış gibi kuruyarak hücre içini tamamen doldururlar. Bu mantarların sporları balda da yaşayabildiği için, insana da geçer. Bu yüzden taş hastalığına yakalanmış kovanlardan çıkan balları yemek tehlikelidir. Hastalığın tedavisi yoktur. Kovanları dezenfekte etmek, petekleri de yakmak gerekir. Çok yaygın bir hastalık değildir.

5) Torba Hastalığı

Bu hastalık daha çok kışı kötü koşullar içinde geçirerek bahara zayıf çıkan bakımsız kovanlarda, pupa halindeki yavrularda görülür.




Diğer yavru hastalıkları kadar tehlikeli değildir. Kurtçuklar içi su dolu torba gibi yanından bir tığ ile tutulursa kolaylıkla dışarı çıkarılabilir.

Hastalıktan korunmak ve tedavi etmek için lkbaharda arıları iyi beslemek, kovanların sıcaklığına özen gösterek yavruları üşütmemek, hastalıklı petekler fazla ise kesip çıkarmak gerekir.

Ergin Arı Hastalıkları
Varroa

Arıcıyı en çok tehdit eden zararlılardan birisidir. Varroa görüntü olarak keneye benzeyen ve arıların kanını emerek yaşayan 1.5 mm uzunluğunda, 1.7 mm genişliğinde bir asalaktır. Arı bitinden farkı; arı biti 6 ayaklı, varroa 8 ayaklıdır.




Varroa arıların kurtçuk, larva ve ergin devrelerinde kanlarını emerek yaşar. Varroa zararlısına uğramış yavru ve ergin arılar zayıf ve güçsüzdürler.



Ayak, kanat ve vücutlarının diğer kısımlarında birtakım deformasyonlar görünür. Arının ömrü kısalır bu yüzden arı ailesi zamanla zayıflayarak yok olur.




Bir arıda 6 adet bazen daha fazla bulunabilir.
Hastalık genellikle bu hastalığa yakalanmış diğer arılardan bulaşma vasıtasıyla olur. Varro zararlısı görüldüğü andan itibaren diğer arıcılara ve ilgili resmi kurumlara haber verilmesi gerekir.




Varroa kapalı yavru gözlerinde geliştiği için mücadelesinde kullanılan ilaçlar etkisiz kalmaktadır. Mücadelenin başarısı ve ilacın etkinliğini görebilmek için ilaçlamanın yavrusuz dönemde yapılması gerekmektedir. Bunun için varroa ile mücadelede en uygun zaman kolonilerde kuluçka faaliyetlerinin ve kapalı yavru miktarının en az olduğu erken ilkbahar ve geç sonbahar olmaktadır.

Varroa zararlısından korunmak ve tedavisi için ruhsatlı bir takım ilaçlar geliştirilmiştir. Bunlar arasında Perizin, Vamitrat-Va, Rulamit-Va, Apistan sayılabilir.

Nosema

Nosema Apis isimli bir sporun neden olduğu Nosema, ergin arı hastalıklarının en önemlilerinden birisidir. Bulaşıcı ve tehlikelidir. Bu hastalık daha çok ilkbahar başlangıcı ve sonbaharın son günlerinde görülür.

İşçi arılar içinde nosema sporları bulunan besin, su ve benzelerini taşırken ya da ölü ve nosemalı arıların pisliklerini dışarı atarken hastalığa yakalanırlar. Hastalık ilerledikçe kovan zayıf düşmeye başlar.




Nosemaya yakalanan arılar uçamaz, yerlerde sürünür, felç geçirmiş gibidir ve ishal görüntüsü oluşur.
Çerçeveler üzerinde kanatları ayrılmış anormal görünüşlü arılar, kovan dip tahtasında ve kovan uçma tablasında karınları şişmiş arıların görülmesi Nosema hastalığının belirtilerindendir. Kovan uçuş tahtasında ölü arılar ve dışkılardan oluşmuş lekelerin görülmesi Nosema hastalığının teşhisinde önemli rol oynar.

Koruyucu ve tedavi edici olarak Fumajil-A isimli ilaç kullanılabilir.

Adi İshal (Dizanteri)

İlkbaharda arıların faaliyete geçtiği sıralarda görülür. İshale yakalanmış arılar, koyu sarı, yapışkan, sulu ve pis kokulu bir pislik çıkarırlar.

Uzun zaman içeride kapalı kalmak, arıları ekşimiş veya bozulmuş şuruplarla beslemek, rutubet, soğuk veya kışın kovanlarda yeter derecede bal bulunmaması dolayısıyla arıların polenlerle beslenmeleri hastalığı meydana getiren başlıca nedenlerdir.

Bu hastalık bulaşıcı ve mikrobik değildir. Mevsim ilerledikçe kendiliğinden geçer.

Hastalıktan korunmak için hastalığa neden olan etkenleri ortadan kaldırmak gerekir.

İshale yakalanan arılar havaların birden yağmurlu ve soğuk gitmesi halinde dışarı çıkamaz ve uzun süre içeride kalırlarsa kendilerini daha fazla tutamayarak kovan içine dışkılarlar. İshalin arılar için tehlikeli olduğu aşama budur. Kovan içi rutubetli, küflü ve kokulu bir hal alır, kitle halinde arı ölümleri görünmeye başlar.

Arı Biti

Pireden biraz daha kısa ve yuvarlak, kestane renkli, altı ayaklı yengeç gibi her yana hareket edebilen, ayakları çengelli bir bittir.




Arıların sırtına ve göğüslerine yapışarak onların ağızlarından çalabildikleri ballarla beslenirler. Bu parazit özellikle zayıf arı aileleri ve ana arıya musallat olur. Arı biti arı sütünü çok sever. Arıların besin alış-verişini taklit ederek genç işçi arılardan salgıladıkları arı sütünü çalar.



Bazen bir ana üzerinde 5-10 tanesi birden bulunur ve onu işinden alıkoyacak kadar rahatsız eder. Dişi arı biti yumurtalarını bal sırları içine bırakır. Larva aşamasına gelen bit peteklerde kanallar açarak tahribat yapar.




En iyi korunma yöntemi kovanı sürekli kuvvetli tutmaktır. Varroa ile mücadelede kullanılan ilaçlar uygun dozlarda arı biti ile mücadelede de kullanılabilirler.

Uyuz (Arı Akarı)

Mikroskopla görülebilen 80-120 mikron boyunda ve gözleri olmayan olan akar, arıların göğsünde bulunan hava deliklerinin içine girerek solunum borularına yerleşir. Akar, burada çoğalır ve zararını yapar. Ömrü 30-40 gündür. Dişi akar trake (solunum borusu) içine 6-10 yumurta bırakır. 12-15 günde ergin hale gelirler. Delici-emici ağız yapısına sahiptir. Arının solunum boruları, kuruyan kan dokusu, akarın dışkısı, gömlek kalıntıları ve diğer artıklarla tıkanır.




Akarla bulaşık arıların kanatları sarkık ve titrektir. İleri aşamada sürünme başlar ve uçma refleksini kaybeder. Karın şişkindir. Solunum borusu mikroskopla incelendiğinde düz, lekesiz, krem rengindeki görünüm esmerimsi siyaha dönüştüğü görülür.

Arı Zararlıları
Petek Güvesi

Genellikle zayıf kovanlara musallat olarak büyük zararlar verir. Büyük petek güvesi (Galleria mellonella) ve küçük petek güvesi (Achroca grisella) olmak üzere iki çeşidi vardır.



Büyük petek güvesi sarımsı boz renkte ve orta büyüklükte bir kelebektir. Geceleyin kovanların deliklerinden içeri girerek yumurtalarını çatlaklara, yarıklara ve çerçeve oyuklarına bırakır. Kovan içindeki uygun şartlarda yumurtalar belli bir süre sonra küçük beyaz kurtçuklara dönüşür.



Petek güvesi en büyük zararını kurtçuk döneminde yapar. Kurtçuklar bu dönemde petek gözleri içine girerek mum, bal ve polenle beslenir. Hareketlerine petekler içinde kanallar açarak devam eder. Bu esnada geçtiği yerlere ağ örüp siyah küçük pislikler bırakır. Havalandırmanın yetersiz ve çevre sıcaklığı ılık olduğu şartlarda özellikle koyu ve polenli peteklerde hızlı bir şekilde çoğalırlar.



Petek güvesi kurtçukları bir süre sonra kovanın çerçeve veya gövde kenarlarında beyaz kozalar içinde krizalit devresine girer. 8-10 gün içinde bu kozalardan kelebek halinde çıkar. Bu yeni kelebekler çiftleştikten sonra tekrar yumurta bırakmaya başlarlar.

Petek güvesiyle mücadele etmenin en etkin yöntemi kovanları sürekli güçlü tutmaktır. Güçlü bir kolonideki arılar petek güvesinin yumurta bırakmasına izin vermezler. Kelebek yumurtasını bırakıp kurtçuklar çıksa bile rahatlıkla bunları peteklerden temizlerler.

Dondurucu soğuklar güvenin bütün dönemleri için öldürücü olduğundan, kullanılmayan petekler soğuk ortamda saklanmalıdır. Ayrıca petekleri ballıklarda seyrek yerleştirip, ballıkları üst-üste koyarak alttan havanın girip üstten çıkmasını sağlayarak oluşturulacak hava cereyanı da güvenin gelişmesini önlemektedir.

Eşek Arıları

Eşek arıları bal arılarından daha büyük, kuvvetli, ince yapılı bir arı cinsidir. Havada, kovan kapısı önünde ve hatta kovan içinde arıları yakalayarak öldürür. Öldürdüğü arıların kanat ve kafalarını kopardıktan sonra geri kalan kısmı yuvalarına taşır. Eşek arıları aynı zamanda girmeyi başardığı kovanlardaki balı da yer.



Özellikle kurak geçen yıllarda kovanları söndürecek derecede tehlikelidirler.

Eşekarılarıyla mücadele için çeşitli imha yöntemleri uygulanır. Özellikle ağaç kovuklarına, saçak altlarına, metruk evlere, çalı içlerine yaptığı yuvalarını bozarak mücadele etmek gerekir.

Arılık civarına eşekarısı kapanı olarak satılan aletlerden konulabilir. Bu aletlerin içine bırakılan et ya da ciğer parçasının kokusunu duyan eşekarası içeri girer fakat dışarı çıkamaz.

Pratik olarak şişelere pekmez ya da benzeri tatlılar koyarak arılıkta çeşitli yerlere asmak da bir mücadele yöntemidir. Şişenin içine giren eşekarısı bir daha dışarı çıkamaz.

Bir başka yöntemde de arılığın bir köşesine büyükçe bir ciğer ya da et parçası asılır. Sürü halinde ete saldıran eşekarıları ilaç sıkılarak ya da alev tutularak imha edilir.

Karıncalar

Özellikle zayıf kovanların bal ve şuruplarına ortak olurlar. Bazen sürü şeklinde istila ederek arı kolonisinin kovanı terketmesine de neden olabilirler. Arıyı taciz eder ve çalışma verimini düşürür.

Mücadele etmek için kovanların yerden yükseğe bir sehpa üzerine koymak gerekir. Sehpa bacaklarına arının tırmanmasını engelleyecek yanık yağ vs gibi maddeler sürülerek kovanlara ulaşması engellenir.

Arılığı karıncaların saldırısından korumak için kovanların önü ve çevresini temiz bulundurmaya dikkat etmelidir. Bilhassa karıncalara çok çekici gelen arı ölüleri ve diğer artık maddeler toplanarak yakılmalıdır.

Arı Kuşu

Arı kuşu, kırlangıç ve saksağan gibi kuşlar arıları yakalayarak yerler. Bunlardan arı kuşu çok miktarda arı yiyerek arılar için çok zararlı olmaktadır.

Arı kuşu, yeşil, mavi, sarı kadife gibi parlak tüylü, görüntüsü çok güzel bir kuştur. Genellikle gagası uzunca ve siyah, ayakları kırmızı renklidir. Yazın sürüler halinde arılıklara kadar sokularak havada ya da kovanın önünde yakaladığı arıları yer.



Bu kuşlarla en etkili mücadele yöntemi tüfekle avlamak ve ırmak kenarları, yarlar, yumuşak topraklar ve köprü duvarlarına yaptığı yuvalarını bularak imha etmektir. Özellikle arılığa yakın yerlerdeki ağaçların üzerine yaptığı yuvalar muhakkak imha edilmelidir.

Tecrübeli arıcılar öldürülen bir arıkuşunun arılığa asılması halinde diğer arıkuşlarının oraya uğramadığını söylemektedirler.

Düdük çalmak gibi, korkuluk yapmak gibi arı kuşunu ürkütüp kaçıracak yöntemler de önerilmektedir.

Fare, Kirpi, Ayı

Fareler özellikle kışın arıların faaliyetinin azaldığı zamanlarda kovanlara girerek zarar verirler. Ölü arıları, petekleri ve balları yiyerek kovanın sönmesine yol açabilecek tahribatlarda bulunurlar. Ayrıca depolanan peteklere de musallat olabilirler. Farelerle mücadele için gerekli fiziki tedbirleri almak gerekir.

Kirpiler de fırsat buldukça arılıklara girerek tahribat yaparlar.



Doğal yaşam süren ayılar özellikle yerleşim merkezlerinden uzaktaki arılıklara gelerek arılığın tümüyle yokolmasına yolaçacak tahribatta bulunurlar. Ayı, arı, larva ve bal yemeyi çok sever. Bunları yemekle kalmaz bulduğu kovanları sağa sola fırlatarak fiziksel olarak işe yaramaz hale getirir.

Ayı avlamak bir çok yerde yasak olduğu için en iyisi ayının arılığa girmesini önleyecek fiziksel tedbirler almaktır. Geceleri ışık yakılırsa ayılar arılığa uğramaya korkarlar.

Tarım İlaçları

Yoğun olarak kullanılan tarım ilaçları gerekli önlemler alınmazsa bütün arılığın toplu olarak söneceği sonuçlara yol açar.

Tarım ilaçlarının olumsuz etkilerine maruz kalmamak için daha arılığın kurulumu aşamasında yer seçimine dikkat etmek gerekir. Özellikle arıcının denetimi dışında ilaçlama yapılabilecek olan büyük meyve bahçeleri ve kültür bitkilerinin yetiştirildiği tarlaların uzağında bir arılık yeri seçilmelidir.

İlaçlama zamanı arıcının kontrolündeyse ve muhakkak yapılması gerekiyorsa arıların dışarıda faaliyette bulunmadığı zaman dilimleri tercih edilmelidir.

Özellikle ağaçların ilaçlamasını çiçek açma zamanında yapmamak arıların buraya gelip ölmelerini engelleyecek bir önlemdir.

Yoğun ilaçlama yapılması riski olan yerlerde arıcı dikkatli olmalı ilaçlama yapılacağını öğrendiğinde kovan girişini kapatarak arıların çıkışını engellemelidir. Bu durumda birkaç gün içeride kalan arıların havasızlıktan telef olmaması için muhakkak kovan havalandırma önlemleri alınmalıdır. Ayrıca arıların su ve besin ihtiyacı da karşılanmalıdır.

Riskin büyük olduğu yerlerde arıların telef olmasını engellemenin en garantili yolu arılığı acilen en az 7 km uzaklığa taşımaktır.
Arı Hastalıkları
Arı hastalıkları ve arı zararlıları, bütün canlılarda olduğu gibi, arıların sağlığını ve yaşamını tehdit eder.

Arı hastalıklarında koruyucu önlemleri en baştan alarak koloniyi hastalıktan korumak çok önemlidir. Çünkü sonuçta hastalık tedavi edilse bile o sene hastalığa yakalanan koloniden istenen verimlilikte ürün alınamaz. Bu da ekonomik kayıp anlamına gelir.

Bazı hastalıklar koloniyi zayıflatırken, bazıları da tamamiyle yok olmasına neden olur. Çok bulaşıcı ve tehlikeli olan Amerikan Yavru Çürüklüğü ile Varroa hastalıkları, ihbarı zorunlu hastalıklardır. Arılığında bu hastalıkların varlığını farkeden arıcı kanunen yetkililere haber vermek zorundadır.

Yavru Hastalıkları
1) Amerikan Yavru Çürüklüğü

Amerikan Yavru Çürüklüğü en tahrip edici arı hastalıklarından birisidir. Farkına varılmayıp gerekli önlemler alınmazsa, kısa zamanda arılıkta yayılır ve arıcıyı büyük zararlara uğratır. Hastalığa Bacillus Larvae denilen bir bakteri sebep olur. Bu bakteri larva ve pupa halindeki yavrulara bulaşır. Genelde işçi arı larvalarına bulaşmakla birlikte, erkek arı bazen de ana arı larvalarında da görülebilir.Hastalık arı larvasını öldürmekle kalmaz, aynı anda çürümesine de neden olur. Bakteri bulaşan larvalar hastalığın ilk günlerinde açık kahverengidedirler. Sonra hastalık ilerledikçe koyu bir renk alarak hücre dibinde yapışkan bir pelte şeklini alırlar.




Bu yığın kuruyunca hücre dibine yapıştığı için arılar tarafından temizlenme imkanı kalmaz. İlerleyen hastalığın en büyük belirtisi, kovan örtüsü açıldığı zaman duyulan çürümüş et ya da balık gibi olan pis kokudur.




Amerikan yavru çürüklüğü hastalığı bulaşmış olan kovanda arıların gelişme hızı birden durur. Kovana bir durgunluk çöker. Çerçevelerin yavrulu kısımlarında üzeri açık ve kapalı petek gözleri bir arada bulunur.Kapalı gözlerin kapaklarının rengi atmış, soluk ve içeriye çökmüş şekildedir. Üzeri kapalı gözlerin hücre kapaklarında küçük küçük delikler görülür.




Hücre dibinde çürümüş ve koyu kahverengi bir pelte haline gelmiş olan larva, ucu sivri birşeyle tutulup çekildiği zaman 3-5 santim uzunluğunda sakız gibi uzar.




Bu hastalık çok tahripkar olmakla birlikte, bir takım antibiyotiklerle rahatça tedavi edilebilir. Ama en iyisi hastalığın bulaşmasını engelleyecek önlemleri baştan almaktır. Bu hastalığı engellemenin en iyi yolu, kaynağı bilinmeyen yerlerden arı, anaarı, petek, kovan vs almamaktır.
2) Avrupa Yavru Çürüklüğü

Avrupa yavru çürüklüğü hastalığı daha çok ilkbahar ve yaz başında zayıf kovanlarda görülür. Özellikle nektarın az olduğu dönemlerde daha sık görülür. Bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalığa Bacterium Pluton ve Bacillus Alvei isimli bakteriler neden olur.




Hastalık yalnızca larvalarda görülür. Üzeri mühürlü gözlerdeki yavrulara nadiren bulaşır. Hastalığa yakalanan larvanın rengi beyazdan griye doğru koyulaşmaya başlar. Ölü larvalar C harfi şeklinde gözükür.




En sonunda koyu kahverengiden siyaha gider. Genellikle kızarmış patates gibi bir koku hakim olmakla birlikte zaman zaman bu koku değişir. Ölü larva çekildiği zaman uzamaz. Bulaşma ve korunma yöntemleri Amerikan yavru çürüklüğündeki gibidir.



Özellikle bir kovanda görüldüğü zaman gerekli önlemler alınarak diğer kovanlara bulaşması engellenmelidir. Koruyucu ve tedavi edici olarak Apimycin isimli ilaç başarıyla kullanılır.

3) Kireç Hastalığı

Hastalığı Pericystis Apis isimli mantar oluşturur. Bu mantar daha çok nemli yerlerde ve 22-30 derece ısıda çoğalır. Hastalığa yakalanmış petekleri önce kirli beyaz bir küf sarar.




Bu küf zamanla gittikçe siyahlaşır. Bu esnada larvaları etkileyerek ölmelerine neden olur. Ölen larva beyazlaşarak kireç şeklinde sertleşmiş bir hal alır.



Özellikle ilkbaharda müsait havalarda arılar kireç hastalığına yakalanmış larvaları kovan dışına taşırlar. Hastalık kovan önünde beyaz mumya gibi larvaların belli bir sayıdan fazla görülmesiyle kolaylıkla teşhis edilir.




Hastalıktan korunmak için kovanları nemli yerlerde tutmamak ve toprakla teması kesip sehpa üzerine koymak gerekir.
Küflenmiş petekleri kovandan çıkarıp arı iyi beslenirse güçlü kovanlar bu hastalığı kolaylıkla atlatır.

4) Taş Hastalığı

Bu hastalığın sebebi de AspergillusFlavus isimli küf mantarıdır. Bu hastalığı yakalanmış olan petekler yeşil renkli bir görünüştedirler. İç organlarını etkileyerek larvanın ölmesine neden olur. Larvalar mumyalanmış gibi kuruyarak hücre içini tamamen doldururlar. Bu mantarların sporları balda da yaşayabildiği için, insana da geçer. Bu yüzden taş hastalığına yakalanmış kovanlardan çıkan balları yemek tehlikelidir. Hastalığın tedavisi yoktur. Kovanları dezenfekte etmek, petekleri de yakmak gerekir. Çok yaygın bir hastalık değildir.

5) Torba Hastalığı

Bu hastalık daha çok kışı kötü koşullar içinde geçirerek bahara zayıf çıkan bakımsız kovanlarda, pupa halindeki yavrularda görülür.




Diğer yavru hastalıkları kadar tehlikeli değildir. Kurtçuklar içi su dolu torba gibi yanından bir tığ ile tutulursa kolaylıkla dışarı çıkarılabilir.

Hastalıktan korunmak ve tedavi etmek için lkbaharda arıları iyi beslemek, kovanların sıcaklığına özen gösterek yavruları üşütmemek, hastalıklı petekler fazla ise kesip çıkarmak gerekir.

Ergin Arı Hastalıkları
Varroa

Arıcıyı en çok tehdit eden zararlılardan birisidir. Varroa görüntü olarak keneye benzeyen ve arıların kanını emerek yaşayan 1.5 mm uzunluğunda, 1.7 mm genişliğinde bir asalaktır. Arı bitinden farkı; arı biti 6 ayaklı, varroa 8 ayaklıdır.




Varroa arıların kurtçuk, larva ve ergin devrelerinde kanlarını emerek yaşar. Varroa zararlısına uğramış yavru ve ergin arılar zayıf ve güçsüzdürler.



Ayak, kanat ve vücutlarının diğer kısımlarında birtakım deformasyonlar görünür. Arının ömrü kısalır bu yüzden arı ailesi zamanla zayıflayarak yok olur.




Bir arıda 6 adet bazen daha fazla bulunabilir.
Hastalık genellikle bu hastalığa yakalanmış diğer arılardan bulaşma vasıtasıyla olur. Varro zararlısı görüldüğü andan itibaren diğer arıcılara ve ilgili resmi kurumlara haber verilmesi gerekir.




Varroa kapalı yavru gözlerinde geliştiği için mücadelesinde kullanılan ilaçlar etkisiz kalmaktadır. Mücadelenin başarısı ve ilacın etkinliğini görebilmek için ilaçlamanın yavrusuz dönemde yapılması gerekmektedir. Bunun için varroa ile mücadelede en uygun zaman kolonilerde kuluçka faaliyetlerinin ve kapalı yavru miktarının en az olduğu erken ilkbahar ve geç sonbahar olmaktadır.

Varroa zararlısından korunmak ve tedavisi için ruhsatlı bir takım ilaçlar geliştirilmiştir. Bunlar arasında Perizin, Vamitrat-Va, Rulamit-Va, Apistan sayılabilir.

Nosema

Nosema Apis isimli bir sporun neden olduğu Nosema, ergin arı hastalıklarının en önemlilerinden birisidir. Bulaşıcı ve tehlikelidir. Bu hastalık daha çok ilkbahar başlangıcı ve sonbaharın son günlerinde görülür.

İşçi arılar içinde nosema sporları bulunan besin, su ve benzelerini taşırken ya da ölü ve nosemalı arıların pisliklerini dışarı atarken hastalığa yakalanırlar. Hastalık ilerledikçe kovan zayıf düşmeye başlar.




Nosemaya yakalanan arılar uçamaz, yerlerde sürünür, felç geçirmiş gibidir ve ishal görüntüsü oluşur.
Çerçeveler üzerinde kanatları ayrılmış anormal görünüşlü arılar, kovan dip tahtasında ve kovan uçma tablasında karınları şişmiş arıların görülmesi Nosema hastalığının belirtilerindendir. Kovan uçuş tahtasında ölü arılar ve dışkılardan oluşmuş lekelerin görülmesi Nosema hastalığının teşhisinde önemli rol oynar.

Koruyucu ve tedavi edici olarak Fumajil-A isimli ilaç kullanılabilir.

Adi İshal (Dizanteri)

İlkbaharda arıların faaliyete geçtiği sıralarda görülür. İshale yakalanmış arılar, koyu sarı, yapışkan, sulu ve pis kokulu bir pislik çıkarırlar.

Uzun zaman içeride kapalı kalmak, arıları ekşimiş veya bozulmuş şuruplarla beslemek, rutubet, soğuk veya kışın kovanlarda yeter derecede bal bulunmaması dolayısıyla arıların polenlerle beslenmeleri hastalığı meydana getiren başlıca nedenlerdir.

Bu hastalık bulaşıcı ve mikrobik değildir. Mevsim ilerledikçe kendiliğinden geçer.

Hastalıktan korunmak için hastalığa neden olan etkenleri ortadan kaldırmak gerekir.

İshale yakalanan arılar havaların birden yağmurlu ve soğuk gitmesi halinde dışarı çıkamaz ve uzun süre içeride kalırlarsa kendilerini daha fazla tutamayarak kovan içine dışkılarlar. İshalin arılar için tehlikeli olduğu aşama budur. Kovan içi rutubetli, küflü ve kokulu bir hal alır, kitle halinde arı ölümleri görünmeye başlar.

Arı Biti

Pireden biraz daha kısa ve yuvarlak, kestane renkli, altı ayaklı yengeç gibi her yana hareket edebilen, ayakları çengelli bir bittir.




Arıların sırtına ve göğüslerine yapışarak onların ağızlarından çalabildikleri ballarla beslenirler. Bu parazit özellikle zayıf arı aileleri ve ana arıya musallat olur. Arı biti arı sütünü çok sever. Arıların besin alış-verişini taklit ederek genç işçi arılardan salgıladıkları arı sütünü çalar.



Bazen bir ana üzerinde 5-10 tanesi birden bulunur ve onu işinden alıkoyacak kadar rahatsız eder. Dişi arı biti yumurtalarını bal sırları içine bırakır. Larva aşamasına gelen bit peteklerde kanallar açarak tahribat yapar.




En iyi korunma yöntemi kovanı sürekli kuvvetli tutmaktır. Varroa ile mücadelede kullanılan ilaçlar uygun dozlarda arı biti ile mücadelede de kullanılabilirler.

Uyuz (Arı Akarı)

Mikroskopla görülebilen 80-120 mikron boyunda ve gözleri olmayan olan akar, arıların göğsünde bulunan hava deliklerinin içine girerek solunum borularına yerleşir. Akar, burada çoğalır ve zararını yapar. Ömrü 30-40 gündür. Dişi akar trake (solunum borusu) içine 6-10 yumurta bırakır. 12-15 günde ergin hale gelirler. Delici-emici ağız yapısına sahiptir. Arının solunum boruları, kuruyan kan dokusu, akarın dışkısı, gömlek kalıntıları ve diğer artıklarla tıkanır.




Akarla bulaşık arıların kanatları sarkık ve titrektir. İleri aşamada sürünme başlar ve uçma refleksini kaybeder. Karın şişkindir. Solunum borusu mikroskopla incelendiğinde düz, lekesiz, krem rengindeki görünüm esmerimsi siyaha dönüştüğü görülür.

Arı Zararlıları
Petek Güvesi

Genellikle zayıf kovanlara musallat olarak büyük zararlar verir. Büyük petek güvesi (Galleria mellonella) ve küçük petek güvesi (Achroca grisella) olmak üzere iki çeşidi vardır.



Büyük petek güvesi sarımsı boz renkte ve orta büyüklükte bir kelebektir. Geceleyin kovanların deliklerinden içeri girerek yumurtalarını çatlaklara, yarıklara ve çerçeve oyuklarına bırakır. Kovan içindeki uygun şartlarda yumurtalar belli bir süre sonra küçük beyaz kurtçuklara dönüşür.



Petek güvesi en büyük zararını kurtçuk döneminde yapar. Kurtçuklar bu dönemde petek gözleri içine girerek mum, bal ve polenle beslenir. Hareketlerine petekler içinde kanallar açarak devam eder. Bu esnada geçtiği yerlere ağ örüp siyah küçük pislikler bırakır. Havalandırmanın yetersiz ve çevre sıcaklığı ılık olduğu şartlarda özellikle koyu ve polenli peteklerde hızlı bir şekilde çoğalırlar.



Petek güvesi kurtçukları bir süre sonra kovanın çerçeve veya gövde kenarlarında beyaz kozalar içinde krizalit devresine girer. 8-10 gün içinde bu kozalardan kelebek halinde çıkar. Bu yeni kelebekler çiftleştikten sonra tekrar yumurta bırakmaya başlarlar.

Petek güvesiyle mücadele etmenin en etkin yöntemi kovanları sürekli güçlü tutmaktır. Güçlü bir kolonideki arılar petek güvesinin yumurta bırakmasına izin vermezler. Kelebek yumurtasını bırakıp kurtçuklar çıksa bile rahatlıkla bunları peteklerden temizlerler.

Dondurucu soğuklar güvenin bütün dönemleri için öldürücü olduğundan, kullanılmayan petekler soğuk ortamda saklanmalıdır. Ayrıca petekleri ballıklarda seyrek yerleştirip, ballıkları üst-üste koyarak alttan havanın girip üstten çıkmasını sağlayarak oluşturulacak hava cereyanı da güvenin gelişmesini önlemektedir.

Eşek Arıları

Eşek arıları bal arılarından daha büyük, kuvvetli, ince yapılı bir arı cinsidir. Havada, kovan kapısı önünde ve hatta kovan içinde arıları yakalayarak öldürür. Öldürdüğü arıların kanat ve kafalarını kopardıktan sonra geri kalan kısmı yuvalarına taşır. Eşek arıları aynı zamanda girmeyi başardığı kovanlardaki balı da yer.



Özellikle kurak geçen yıllarda kovanları söndürecek derecede tehlikelidirler.

Eşekarılarıyla mücadele için çeşitli imha yöntemleri uygulanır. Özellikle ağaç kovuklarına, saçak altlarına, metruk evlere, çalı içlerine yaptığı yuvalarını bozarak mücadele etmek gerekir.

Arılık civarına eşekarısı kapanı olarak satılan aletlerden konulabilir. Bu aletlerin içine bırakılan et ya da ciğer parçasının kokusunu duyan eşekarası içeri girer fakat dışarı çıkamaz.

Pratik olarak şişelere pekmez ya da benzeri tatlılar koyarak arılıkta çeşitli yerlere asmak da bir mücadele yöntemidir. Şişenin içine giren eşekarısı bir daha dışarı çıkamaz.

Bir başka yöntemde de arılığın bir köşesine büyükçe bir ciğer ya da et parçası asılır. Sürü halinde ete saldıran eşekarıları ilaç sıkılarak ya da alev tutularak imha edilir.

Karıncalar

Özellikle zayıf kovanların bal ve şuruplarına ortak olurlar. Bazen sürü şeklinde istila ederek arı kolonisinin kovanı terketmesine de neden olabilirler. Arıyı taciz eder ve çalışma verimini düşürür.

Mücadele etmek için kovanların yerden yükseğe bir sehpa üzerine koymak gerekir. Sehpa bacaklarına arının tırmanmasını engelleyecek yanık yağ vs gibi maddeler sürülerek kovanlara ulaşması engellenir.

Arılığı karıncaların saldırısından korumak için kovanların önü ve çevresini temiz bulundurmaya dikkat etmelidir. Bilhassa karıncalara çok çekici gelen arı ölüleri ve diğer artık maddeler toplanarak yakılmalıdır.

Arı Kuşu

Arı kuşu, kırlangıç ve saksağan gibi kuşlar arıları yakalayarak yerler. Bunlardan arı kuşu çok miktarda arı yiyerek arılar için çok zararlı olmaktadır.

Arı kuşu, yeşil, mavi, sarı kadife gibi parlak tüylü, görüntüsü çok güzel bir kuştur. Genellikle gagası uzunca ve siyah, ayakları kırmızı renklidir. Yazın sürüler halinde arılıklara kadar sokularak havada ya da kovanın önünde yakaladığı arıları yer.



Bu kuşlarla en etkili mücadele yöntemi tüfekle avlamak ve ırmak kenarları, yarlar, yumuşak topraklar ve köprü duvarlarına yaptığı yuvalarını bularak imha etmektir. Özellikle arılığa yakın yerlerdeki ağaçların üzerine yaptığı yuvalar muhakkak imha edilmelidir.

Tecrübeli arıcılar öldürülen bir arıkuşunun arılığa asılması halinde diğer arıkuşlarının oraya uğramadığını söylemektedirler.

Düdük çalmak gibi, korkuluk yapmak gibi arı kuşunu ürkütüp kaçıracak yöntemler de önerilmektedir.

Fare, Kirpi, Ayı

Fareler özellikle kışın arıların faaliyetinin azaldığı zamanlarda kovanlara girerek zarar verirler. Ölü arıları, petekleri ve balları yiyerek kovanın sönmesine yol açabilecek tahribatlarda bulunurlar. Ayrıca depolanan peteklere de musallat olabilirler. Farelerle mücadele için gerekli fiziki tedbirleri almak gerekir.

Kirpiler de fırsat buldukça arılıklara girerek tahribat yaparlar.



Doğal yaşam süren ayılar özellikle yerleşim merkezlerinden uzaktaki arılıklara gelerek arılığın tümüyle yokolmasına yolaçacak tahribatta bulunurlar. Ayı, arı, larva ve bal yemeyi çok sever. Bunları yemekle kalmaz bulduğu kovanları sağa sola fırlatarak fiziksel olarak işe yaramaz hale getirir.

Ayı avlamak bir çok yerde yasak olduğu için en iyisi ayının arılığa girmesini önleyecek fiziksel tedbirler almaktır. Geceleri ışık yakılırsa ayılar arılığa uğramaya korkarlar.

Tarım İlaçları

Yoğun olarak kullanılan tarım ilaçları gerekli önlemler alınmazsa bütün arılığın toplu olarak söneceği sonuçlara yol açar.

Tarım ilaçlarının olumsuz etkilerine maruz kalmamak için daha arılığın kurulumu aşamasında yer seçimine dikkat etmek gerekir. Özellikle arıcının denetimi dışında ilaçlama yapılabilecek olan büyük meyve bahçeleri ve kültür bitkilerinin yetiştirildiği tarlaların uzağında bir arılık yeri seçilmelidir.

İlaçlama zamanı arıcının kontrolündeyse ve muhakkak yapılması gerekiyorsa arıların dışarıda faaliyette bulunmadığı zaman dilimleri tercih edilmelidir.

Özellikle ağaçların ilaçlamasını çiçek açma zamanında yapmamak arıların buraya gelip ölmelerini engelleyecek bir önlemdir.

Yoğun ilaçlama yapılması riski olan yerlerde arıcı dikkatli olmalı ilaçlama yapılacağını öğrendiğinde kovan girişini kapatarak arıların çıkışını engellemelidir. Bu durumda birkaç gün içeride kalan arıların havasızlıktan telef olmaması için muhakkak kovan havalandırma önlemleri alınmalıdır. Ayrıca arıların su ve besin ihtiyacı da karşılanmalıdır.

Riskin büyük olduğu yerlerde arıların telef olmasını engellemenin en garantili yolu arılığı acilen en az 7 km uzaklığa taşımaktır.

23 Eylül 2010 Perşembe

bal

Ben sağlığımı hergün bir kaşık bala borçluyum.
Her insanın bunu prensip etmesini tavsiye ederim.
Balın insan vucudunda çok onemli faydalarını saymakla bıtıremeyız.
Bunladan bir kaçi, insan vucudundakı kanı temmızler.Sindırım sıstemını güçlendirir.
Vucutdakı huçrelerın yenilemesine yardımcı olur.

11 Eylül 2010 Cumartesi

16 Temmuz 2010 Cuma

FUTBOLCULARIN ENERJİ KAYNAĞİ AYANE BAL


FUTBOLCULARIN ENERJİ KAYNAĞİ AYANE BAL



YABAN KARAYEMİŞİ,KOMAR,KESTANE,IHLAMUR KARIŞIMI ORGANİK BAL



16.07.2010 da ANDONDA BAL SAĞIMI

18 Haziran 2010 Cuma

Honey benefits

One of the most important in honey does not contain bacteria. Dr.Bodag Beck F. "Honey and Health 'In his book he refers to it;



In order to continue living their whole life needs a little moisture. Bacteria devoid of moisture, they will remain in contact with honey and also honey is not too acidic reaction creates an environment unsuitable for bacteria to live.

Many microorganisms that affect the human body is not in the honey.

Does not contain bacteria in honey at the same time not be used as a destructive bacteria. Antibiotics for example are known to be resistant MRSA (methicillin Reziztans Staf Aureus) bacteria were unable to resist the honey.

Dr. Thanks honey W. Sackett of typhoid germs were destroyed within 48 hours. Dysentery germs are killed within 10 hours. (Murray Hayt, The World of Bees, Coward Mcnann Inc., NY s.185)

In the body that play an important role in the formation of bone and tooth mineral occurrence in honey of persons remained anemic, growth and development of teenagers and people of all ages play an important role nutrition. (Http://www.geocities.com/traricilik/standart.html)

Twelve different enzymes in honey is ever found. Without enzymes life would not be possible if enzymes organized all the biochemical process, manage, streamline and accelerate disease puts heal. Magnesium is contained honey prevents clotting of blood in the arteries, also protects from the negative effects of stress. Potassium stimulates the activity of intestinal muscles. Moreover, it is important for digestion of pollen. According to the results of investigations of flower pollen movement and moving in small bowel mucosa. Furthermore, 20 min after eating the honey. To strengthen the immune system after intestinal wall and be taken through food substances that protect the intestine from the harmful effects of the release is effective in. Honey body but also can generate small amounts of material are Choc. Two days into the body of this article, therefore, should be given three grams. Choc fat metabolism in the liver and the body adjusts to the front of the fat binding. (Http://www.genetikbilimi.com/genbilim/dogalilacbal.html)

American Association of Dental Research held in Chicago, Illinois 'Useful for Oral Health Foods' symposium, the honey out to prevent tooth decay Waikata konmuştur.Yeni Zealand Honey Research Unit University president Professor of Biochemistry experts. Mola Dr.Peter Streptococcus mitis bacteria responsible for tooth decay, Streptococcus and Lactobacillus casi Sabrinus acidity of the honey produced significant decreases noted. This situation has prevented the production of dextran in dental plaque from honey and honey, an enzyme that produces hydrogen peroxide was seen gingiva so that it will increase the antibacterial effect of honey in the treatment of Inflammatory infection of honey has been reported to be benefited from this effect. Kompenentleri with anti-inflammatory properties that reduce swelling and pain with the honey in wound healing was found to be a result excellent +. (Http://www.dentalgazete.com/)
Rota Virus, E. Coli, caused by microorganisms such as Salmenalla sudden acute diarrhea and vomiting begin GASTROENTERİT'in 500 million children between the ages of 0-5 years with death threats is reported. Serum of patients with diarrhea the last fifty years, is inserted, the patient was being treated by injecting. That clot formation and blockage of any such vessel is reported to mind. Oral rehydration mayil recently called sugar, salt solutions with very good results were obtained. Diarrhea of children starved to the child's death caused olabilir.Oral treatment World Health Organization by the entire world a century invention as recommended was the British Medical Journal, the magazine published an article in the sugar instead of honey use has recommended. (Mustafa OZER, alternative medicine and healing table, the ISTANBUL)

A few examples given above, in many scientific investigations that honey contains vitamins and minerals needed in well with the structural properties due to a complete cure for the human resources that have been identified. Belirtilmiştir.İşte honey honey is beneficial to nearly 500 diseases are some of the benefits:


GOOD PROTECTION: the antibacterial properties due to the deterioration in many foods can be stored.
Gives strength to the stomach: the absorption of glucose in honey is the easiest to digest the sugar and does not need to be passed easily bleeding. And throws out a redundancy in the stomach.
EXPENSES anemia: the constructive characteristics of blood diseases by the new force will give rise.
VASCULAR Opens: Auxins okisjen reacts with other sugars, the complete combustion occurs in the blood to leave less waste. Activity and fitness with a heart to heart adelesine is beneficial to patients.
Rheumatism: rheumatic diseases used externally to heal the patient quickly.
ALLERGY: Allergic expensive and troublesome in fact take the place of treatment is an alternative treatment.
AGRI DIN Builder: honey, especially steam within a few minutes to relieve aches and pains begin.
Appetizers: Containing where A, B, C and other vitamins, and minerals gives the green people.
NATURAL TOOTH PASTE: The other was the opposite of sweet fruit and honey to clean and polish teeth and gums which is a paste. Protects the microbes from their teeth and gums, sores in the mouth treat.
Especially in hot honey syrup constipation spends a short time.
Obesity: Honey contains enzymes that prevents obesity due. Particularly debilitating characteristics of warm honey syrup is.
WOUNDS İNFECTİON EXPENSES: The honey used in surgical wounds in modern medicine today is known. Cavanagh and his researchers Beazley honey showing itself in laboratory conditions, particularly angina heart Tutacoli called Candida albicans fungi with microbes that are effective on the honey are observed. Inhibin also prevents the growth of microbes.
Expectorant that: Sputum cuts the body's fixes nasty humidity.
USEFUL GÖZEN is a vision of the eye increases. Mixed with pomegranate juice, if taken, such as riding the eye of the eye allows sharp vision.
Abdominal pain: Abdominal pain passes. Honey syrup in a very short period of abdominal pain is relieved.
URINE: Dis is. Clear the way to the bladder. Inflammation resolves.
Improve your skin: Body oğulursa with honey will soften the skin. Kills lice.
HAIR 't feed. It softens the hair is long hair. Nourishes, extends, adds shine and vitality.
the fever passes. Lemon drink with honey or milk fever is very useful.
TB: flowers, especially roses mixed with honey and eat day and night is very useful if the tuberculosis and lung injury.
BURN: Honey mixed with oil and grease into the burning takes place if the pain is unbearable pain. Burns heal quickly. Burning does not.
It is beneficial to the heirs. The heirs and successors who vücudda honey and massage the wound is very useful if the time.
LIVER: Honey cleans the liver and breast. Ciholin of honey strengthens the function of the liver. And cell activation is to remove the collected oil.
Jaundice: If you eat honey grated cucumber fixes thirst. Cleanses the blood. Jaundice heal quickly.
Fixing removes perspiration. Like chewing gum with wax a few days of nasal congestion is occurring, and therefore removes perspiration.
the diarrhea stops. Honey syrup is cold, very useful for diarrhea. Stops as soon as possible.
CLAIMS: Pied patients, those with at least two-three months ago on an empty stomach with a cup of honey, fruit juice, but sees healing.
KOLESTOLKOLESTOL'ü costs. Is very useful for children who wet the bed. SIDE effects of drugs for the önler.Zararlarını neutral eder.AKNE two tablespoons of lemon juice, honey, two tablespoons of milk is beneficial to take a mixture. INTELLIGENCE growth-age children development has a positive effect on the substantial degree. Moreover, a significant increase in capability has sexual power.

Bal ve Faydaları

Balın en önemli özelliklerinden biri içinde bakteri barındırmamasıdır. Dr.Bodag F.Beck ‘Bal ve Sağlık’ adlı kitabında buna şöyle değinir;



Bütün canlılar yaşamlarını devam ettirebilmek için bir miktar neme ihtiyacı vardır. Bakteriler balla temas ettiklerinde nemden yoksun kalır ve yok olurlar ayrıca balın asidik tepkisi de bakterilerin yaşaması için uygunsuz bir ortam oluşturur.

İnsan vücudunu etkileyen birçok mikroorganizma balda yok olur.

Bal içinde bakteri barındırmamakla kalmaz aynı zamanda bir bakteri yok edici olarak kullanılır. Örneğin Antibiotiklere karşı dirençli olduğu bilinen MRSA ( Metisiline Reziztans Staf Aureus) bakterisinin bala karşı koyamadığı tespit edilmiştir.

Dr. W.Sackett bal sayesinde tifo mikroplarını 48 saat içinde yok etmiştir. Dizanteri mikropları 10 saat içinde ölmüştür. (Murray Hayt ,The World of Bees ,Coward Mcnann Inc ,N.Y. s.185 )

Vücutta kemik ve dişlerin teşekkülünde önemli rol oynayan minerallerin balda bulunuşu kansız kalmış şahıslar ,büyüme ve gelişme çağındaki gençler ve her yaşta insanların beslenmelerinde önemli rol oynamaktadır. (http://www.geocities.com/traricilik/standart.html)

Balda şimdiye kadar oniki değişik enzim olduğu saptanmıştır. Enzimsiz yaşam mümkün olmazdı enzimler bütün biyokimyasal süreci organize eder,yönetir,düzene koyar ve hızlandırır hastalıkları iyileştirir. Balın içerdiği Magnezyum damarlarda kanın pıhtılaşmasını önler,ayrıca stresin olumsuz etkilerinden korur. Potasyum barsak adalelerinin faaliyetini hareketlendirir. Ayrıca sindirim için polenlerde önemlidir. Araştırmalarda alınan sonuca göre çiçek polenleri ince barsak mukozasında dolaşımı hareketlendirir. Dahası balı yedikten 20 dk. Sonra barsak cidarının bağışıklık sistemini kuvvetlendiren ve besinler yoluyla alınan zararlı maddelerin etkisinden koruyan maddeler barsakta serbest bırakılmasında etkili olur .Balda ayrıca vücudun ancak az miktarda üretebildiği Chocin maddesi vardır. Bu nedenle bu madde vücuda günde iki,üç gram verilmelidir. Chocin karaciğerin yağ metabolizmasını ayarlar ve bu organın yağ bağlamasını önler. (http://www.genetikbilimi.com/genbilim/dogalilacbal.html)

Amerikan Dental Araştırmalar Birliğinin İllinois Chicago da düzenlenen ‘Oral Sağlık İçin Yararlı Yiyecekler’ konulu sempozyumda, balın diş çürüğünü önlediği ortaya konmuştur.Yeni Zelenda Waikata Üniversitesi Biyokimya uzmanı Bal Araştırma Ünitesi başkanı Doç. Dr.Peter Molan diş çürüğünden sorumlu bakterilerden Streptococcus mitis, Streptococcus Sabrinus ve Lactobacillus casii nin ürettikleri asit miktarını balın önemli ölçüde azalttığını belirtmiştir. Bu durumun balın dental plaktaki dextran üretimini engellediğinden kaynaklandığı ve baldaki bir enzimin Hidrojen Peroksit ürettiği görülmüş bunun balın antibakteriyel etkisini artıracağını böylece dişetinin enflamatuar enfeksiyonlarının tedavisinde balın bu etkisinden faydalanılabileceği bildirilmiştir. Anti enflamatuar kompenentleri sayesinde şişliği ve ağrıyı azaltan özelliği ile balın yaraları iyileştirme konusunda mükemmel +bir sonuç verdiği saptanmıştır. (http://www.dentalgazete.com/)
Rota Virüs, E.Coli, Salmenalla gibi mikroorganizmaların sebep olduğu, ani ishal ve kusmalarla başlayan AKUT GASTROENTERİT’in yılda 0-5 yaş arası 500 milyon çocuğu ölümle tehdit ettiği belirtilmektedir. Son elli yıldır ishalli hastalara serum takılıyor, hasta damar yoluyla tedavi ediliyordu. Bunun pıhtı oluşması ve herhangi bir damarı tıkaması gibi sakıncalarının olduğu belirtilmektedir. Son zamanlarda Oral Rehidratasyon mayil denen şekerli, tuzlu solüsyonlar ile çok iyi netice elde ettiler. İshalli bir çocuğun aç bırakılması çocuğun ölmesine sebep olabilir.Oral tedavi Dünya Sağlık Teşkilatı tarafından bütün dünyaya asrın buluşu olarak tavsiye edilmiş olup Brıtish Medical Journal adlı dergide yayınlanan bir makalede de Şeker yerine bal kullanmayı tavsiye etmiştir.(Mustafa ÖZER,Alternatif tıp ve şifa Sofrası,İSTANBUL)

Yukarıda birkaç örneği verilen pekçok bilimsel araştırmalar sonucunda Bal gerek içinde barındırdığı vitaminler ve minerallerle gerekse yapısal özellikleri sebebiyle insanlar için tam bir şifa kaynağı olduğu tespit edilmiştir. Yaklaşık balın 500 hastalığa faydalı olduğu belirtilmiştir.İşte Balın faydalarından birkaçı:


İYİ BİR KORUYUCUDUR: Antibakteriyel özelliğinden dolayı içinde birçok gıda bozulmadan saklanabilir.
MİDEYE KUVVET VERİR: Baldaki şeker emilimi en kolay olan şeker olması ve Hazmı gerektirmediğinden kolayca kana geçer. Ve midedeki fazlalıkları dışarı atar.
KANSIZLIĞI GİDERİR: Kan yapıcı özelliğinin yanında hastalıktan yeni kalkmışlara kuvvet verir.
DAMARLARI AÇAR: Diğer şekerlerin oksine okisjen ile reaksiyona girdiğinde tam yanma meydana geldiği için kanda daha az atık madde bırakır. Kalp adelesine faaliyet ve zindelik vermesiyle Kalp Hastalarına faydalıdır.
ROMATİZMA:Romatizmal hastalıklarda haricen kullanmak hastayı kısa sürede iyileştirir.
ALERJİ: Alerjik vakıalarda pahalı ve zahmetli tedavilerin yerini alacak bir alternatif tedavidir.
AĞRI DİNDİRİCİ: Balın bilhassa buharı ağrı ve sızıyı birkaç dakika içinde dindirmeye başlar.
İŞTAH AÇICI: İhtiva ettiği A,B,C, ve diğer vitaminler ve mineraller insana zindelik verir.
DOĞAL DİŞ MACUNU: Diğer tatlı ve meyvelerin zıttı bal dişleri ve diş etlerini temizleyip parlatan bir macundur. Dişleri ve diş etlerini mikroplardan korur,ağızdaki yaraları tedavi eder.
Bilhassa sıcak bal şerbeti kabızlığı kısa sürede geçirir.
ŞİŞMANLIK: Bal içerdiği enzimler sebebiyle şişmanlığı önler. Bilhassa ılık bal şerbetinin zayıflatıcı özelliği vardır.
YARA İLTİHAP GİDERİR: Bugün modern tıpta ameliyat yaralarında bal kullanıldığı bilinmektedir. Cavanagh ve BEAZLEY adlı araştırmacılar balın laboratuar şartlarında özellikle boğaz iltihaplarında kendini gösteren Kalbi Tutacoli mikropları ile Candida Albicans isimli mantarlar üzerinde balın etkili olduğunu gözlüyorlar. İnhibin mikropların üremesini de önler.
BALGAM SÖKTÜRÜR: Balgamı keser vücudun pis rutubetini giderir.
GÖZE FAYDALIDIR: Gözün görme gücünü arttırır. Nar suyu ile karıştırılıp göze sürme gibi çekilirse gözün keskin görmesini sağlar.
KARIN AĞRISI: Karın ağrısını geçirir. Bal şerbeti karın ağrılarını çok kısa bir sürede dindirir.
İDRAR: Söktürür. Mesane yollarını temizler. İltihabını giderir.
CİLDİ GÜZELLEŞTİRİR: Vücud bal ile oğulursa cilt yumuşar. Bitleri öldürür.
SAÇLAR’ ı besler. Saça sürülürse saçları yumuşatır. Besler,uzatır,parlaklık ve canlılık kazandırır.
NEZLE’yi geçirir. Bal limonla veya sütle içilirse nezle için çok faydalıdır.
VEREM: Özellikle çiçek balı gül ile karıştırılıp sabah akşam yenirse akciğer yaraları ve vereme çok faydalıdır.
YANIKLAR: Bal zeytinyağı ve gres yağıyla karıştırılıp yanan yerlere sürülürse acı,sızı çekilmez. Yanık kısa sürede iyileşir. Yanık izi kalmaz.
VARİS’e faydalıdır. Bal vücudda olan olan varis ve varis yaralarına masaj yapılarak sürülürse çok faydalıdır.
KARACİĞER: Bal karaciğer ve göğsü temizler. Baldaki ciholin karaciğerin fonksiyonunu kuvvetlendirir. Ve hücrelerinde toplanan yağın giderilmesi için harekete geçirir.
SARILIK: Balla salatalık rendelenerek yenirse susuzluğu giderir. Kanı temizler. Sarılığı kısa sürede iyileştirir.
TERLEME’yi giderir. Bal mumu ile birlikte birkaç gün sakız gibi çiğnenirse burun tıkanıklığı ve bundan dolayı meydana gelen terlemeyi giderir.
İSHAL’i durdurur. Soğuk bal şerbeti ishale çok faydalıdır. Kısa sürede durdurur.
ALACA:Alaca hastası olanlar en az iki-üç ay sabah aç karnına bir su bardağı bal şerbeti içerse şifa görür.
KOLESTOLKOLESTOL’ü düşürür. Yatağını ıslatan çocuklar için gayet faydalıdır. İLAÇLARIN YAN TESİRİ’ni önler.Zararlarını nötüre eder.AKNE için iki çorba kaşığı bal iki çorba kaşığı süt limon suyundan oluşan karışımın sürülmesi faydalıdır. Büyüme çağındaki çocukların ZEKA GELİŞİMİ’ne azımsanmayacak derecede olumlu etkisi vardır. Ayrıca önemli ölçüde CİNSEL GÜCÜ arttırıcı özelliği vardır.

Anzer Balı, 500 Liraya Çıktı, Sağım Erken Başladı



Rize İkizdere'nin Anzer Yaylasındaki Çiçekli ile Ballıköy'de Üretilen Anzer Balı'nın Fiyatı 500 Tl Olarak Açıklandı. Kovanlarda 'Bal Sağımı' 15 Ağustos'ta Başlayacak. Erken Sağım Yapan Bazı Üreticiler 500 Tl'den Satışlara Başladı. Sezon Dışında Açıklanan Bu Fiyata Rağmen; Kışın Karaborsada Anzer Balı'nın Kilosu 1500 Tl'ye Kadar Çıkıyor.
Rize İkizdere’nin Anzer yaylasındaki Çiçekli ile Ballıköy’de üretilen Anzer Balı’nın fiyatı 500 TL olarak açıklandı. Kovanlarda ‘bal sağımı’ 15 Ağustos’ta başlayacak. Erken sağım yapan bazı üreticiler 500 TL’den satışlara başladı. Sezon dışında açıklanan bu fiyata rağmen; kışın karaborsada Anzer Balı’nın kilosu 1500 TL’ye kadar çıkıyor.

DÜNYACA ünlü Rize-Anzer balının 2009 sezon fiyatı , 6’ncı Anzer Bal ve Turizm Şenliği’nde 500 TL olarak açıklandı. Geçen yıl 480 TL olan kilo fiyatı, böylece yüzde 4.5 zamlandı. Her yıl Anzer Şeliği’nde açıklanan fiyata rağmen, “bal sağım” işlemi normalde, 15-25 Ağustos döneminde yapılıyor.

Yayladaki şenlikte sınırlı miktardaki bal için açık artırma da yapıldı. Anser Su firması, açık artırmada 4 kilo Anzer Balı’nı 10 bin liraya aldı. 4 kilo Anzer Balı; Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’na gönderilmek üzere Rize Valisi Zekeriya Şarbak’a teslim edildi. Anzer Ballıköy Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Şükrü Çatır, geçen yıl 480 TL olan kilo fiyatına, sadece yüzde 4.5 zam yaptıklarını hatırlatarak “Kriz nedeniyle zammı düşük tuttuk” dedi.

150 profesyonel üretici

Anzer Balı; Rize’nin İkizdere İlçesine bağlı Anzer yaylasındaki Ballıköy (Yukarı Anzer) ve Çiçekli’deki (Aşağı Anzer) yaklaşık 150 profesyonel üretici ve onlarca amatör üretici tarafından üretiliyor. Anzer’de üreticiler, bu yıl rekoltenin çok yüksek olmasının beklendiğini, ancak son şiddetli yağışlar ve sis yüzünden rekoltenin düşebileceğini söylüyor.

Kışın karaborsa

Ballıköy’deki Anzer balı üreticilerinden Remzi Lezgioğlu, “Benim 38 kovanım var. Havalar iyi gitmedi. Fiyatlar açıklamadan önce sağdığım 3-4 kilo bal için kilosu 500 TL’ye anlaşmıştım. Her yıl, daha bal piyasaya çıkmadan ön talep geliyor” diyor. Anzer Balı’nın 2-3 ay sonra karaborsaya düşeceğini savunan Remzi Lezgioğlu, “Sezon dışında karaborsada fiyat 100-1500 TL’ye kadar çıkabilir. İsviçre, Almanya ve İsrail başta olmak üzere talep alıyoruz. Onlar da Hacettepe Üniversitesi onayı var mı diye bakıyor. Tahlili yapılmış, mühürlü balı istiyorlar” diye konuşuyor.

600-700 kilo bekleniyor

Ballıköy Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Şükrü Çatır, Anzer’de sezonun aslında 15 Ağustos’ta başladığını belirterek “Hava şartları bir ara iyi gitmedi. Yine de geçen yılki 300 kiloluk üretimi aşarız. 600-700 kilo üretim bekliyoruz. Bazı kovanlarda arılar balı yedi, fakat hava açıyor. Bundan sonra iyi giderse arıcının yüzü güler. Anzer eskiden tek köy idi; şimdi Çiçekli ve Ballıköy adıyla iki köy var. İki köyün bal kalitesi arasında fark yok” ifadesini kullanıyor.

Sezonda 480 TL’ye alıp 1500 TL’ye satanlar çıktı

ÇİÇEKLİ Köyü Tarımsal Üretim Kooperatifi Başkanı Mehmet Kan, “Mühürlü Kapaklı, tahlili yapılmış ve onaylanmış bal, Anzer Balı’dır. Sezonda açıklanan fiyattan alıp 2-3 katı fiyata satanlara dikkat edin” diyor. Ballıköy Üretici Kooperatifi Başkanı Şükrü Çatır ise, “Bal sağım dönemi ağustosun ikinci yarısı. En profesyonel üretici bile 30, çok nadiren sezona göre 50 kilo bal alabilir. Geçen yıllarda sezon başında kilosunu 480 TL’den alıp ileride 600’e, 700’e hatta 1000-1500 TL’ye satanlar bile çıktı” uyarısını yapıyor.

Arılar, Anzer’e özgü çiçekten polen topluyor

ANZER Ballıköy Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkan Yardımcısı Osman Civelek, Anzer Balı’nın 400 çeşit çiçeğin yanı sıra 40’ı aşkın endemik bitki türünden üretildiğini belirtiyor. Civelek, “Hacettepe Üniversitesi’nde çeşitli testlerden geçtikten sonra standartlara uygunluğu kanıtlanan ballar kooperatifimiz aracılığıyla satışa sunuluyor. Vatandaşlarımız bunun dışı” diye konuştu.

Arıya şeker yedirenlere dikkat

ÇİÇEKLİ Köyü (Anzer) Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Mehmet Kan, bazı yaylalarda arı yetiştiricilerinin ürün rekoltesini artırmak için arıya bal yetirdiği uyarısını yaptı, “Bazı yaylalarda arı üreticileri arılara şeker yediriyor” dedi.

RİZE ORGANİK BAL

Civaoğlu, yaptığı açıklamada, ilde 2 bin 500 civarındaki arıcının yaklaşık 75 bin civarında kovanlarının bulunduğunu tahmin ettiklerini belirtti.

Rize’de bu yıl bal üretim mevsiminde hava şartlarının iyi gitmemesi nedeniyle bal rekoltesinin yüksek olmadığını bildiren Civaoğlu, ‘‘İlimizdeki arıcılar ortalama bin ton civarında bal üretebilir. Ama bu yıl bal üretim mevsimi olan 17 Haziran-15 Temmuz arasındaki dönemde hava sisli ve yağışlı oldu. Böyle olunca da koloniler güçlenemedi. Bir kovanda iyi bal üretilebilmesi için 80 bin civarında arı olması lazım. Ancak hava kötü olduğu ve bu rakama ulaşılamadığı için fazla bal üretilemedi. Bundan dolayı da bu yıl 600 ton civarında bal üretimi gerçekleştirilebildi” dedi.

-RİZE’DE ENDEMİK BİTKİLERDEN DOLAYI KALİTELİ BAL ÜRETİLİYOR-

Rize’de ağırlıklı olarak kestane balı üretildiğini, bunun dışında çiçek balı ile çok az miktarda komar balı da üretildiğini ifade eden Civaoğlu, şunları söyledi: ”Rize’de iklim ve doğa şartlarının iyi olması, bitki flora ve faunası açısından oldukça zengin olması, pek çok endemik bitki bulunmasından dolayı belki de Türkiye’nin en iyi balı üretiliyor. Rize’nin balını meşhur eden de endemik bitkilerin çokluğudur. Özellikle ilin yüksek kısımlarında elde edilen bal, daha da kaliteli oluyor. Bunlar da ürettiğimiz balı kaliteli yapmaktadır. Dünyaca ünlü Anzer balı da ilimizde üretilmektedir. Başka illerin balları 10 liraya bile satılırken Rizeli üreticilerin balının kilosu 20 liradan aşağıya satılmıyor. Hatta yayla balları 100 liranın üzerinde satılıyor. Ortalama ise 40 liradan satılıyor. Bu da ilimizin balının kaliteli olduğunu gösteriyor.”

-”RİZE’NİN BALI SERTİFİKASIZ ORGANİK BAL OLARAK ADLANDIRILABİLİR”-

Civaoğlu, ilde sertifikalı organik bal üretiminin Ardeşen’de bir, Fındıklı’da ise 2 üretici tarafından yapıldığını kaydederek, ”Aslında Rize’de organik bal üretmek zor değil. Çünkü Rize’de arıcılığın yapıldığı yüksek kesimlerde zaten doğal ortam var. Bu yerlerin yakınında sanayi yok. Organik bal üretiminde en önemli sorun sertifika almanın maliyetinin yüksek olması. Bu maliyeti arıcıların tek başlarına karşılaması çok zor. Ancak 10-15 arıcı birleşirse maliyet daha az olabilir” diye konuştu.

Yörede üretilen balın ’sertifikasız organik bal’ olarak da adlandırılabileceğini, çünkü üretimde kullanılan balmumunun dışında hiç bir yapay ürün kullanmadıklarını vurgulayan Civaoğlu, kovanların bulunduğu bölgelerde de hiçbir kimyasal ilaçlama yapılmadığını, bu sayede üretilen balın oldukça kaliteli ve doğal olduğunu kaydetti.

-MARKALI BAL ÜRETİMİNE AĞIRLIK VERİLDİ-

Fevzi Civaoğlu, kurdukları bal dolum tesisinin bu yıl faaliyete başladığını belirterek, şunları kaydetti: ”Tesisimizde bu yıl yaklaşık 5 ton bal dolumu yaptık. Bize başvuran üreticilerin balını tahlil ettirdikten sonra dolum işlemini yapıyor, sonra da balı yine üreticiye teslim ediyoruz. Dolum yaptığımız balda patentini aldığımız ‘RAB 53′ markasını kullanıyoruz. Böylece ilimizde markalaşma çalışmalarını hızlandırmış olduk. Şimdi de ‘Kaçkar’ markasını almak için başvuru yaptık. Kısa süre içinde bununla ilgili marka tescilimiz sonuçlanacak. ‘Kaçkar’ adının ilimiz balının markalaşma çalışmalarında önemli katkı sağlayacağına inanıyoruz



Organik bal, üretim aşamasında kimyasal etkiye maruz alanlardan uzakta arıların çiçek meralarında yayılması ile elde edilen baldır Organik bal, çiçek nektarından elde edilen doğallığına ilaveten kimyasal kalıntılardan da temiz olduğunu ifade eder (zirai ilaçlar, her türlü çevre kirliliği ve arı ilaçları)
Organik arıcılık belirli şartlara bağlanarak kontrol altında yapılan bir faaliyettir Bunun belli başlı şartları şunlardır Tarım Bakanlığının yetki verdiği Sertifikasyon kuruluşlarından birisi ile sözleşmeli olarak kontrolü altında faaliyetin yürütülmesi zorunludur Arıcılık malzemeleri tamamen doğal malzemelerden oluşmaktadır Kovanlar bitkisel orijinli boya veya bitkisel yağlarla boyanmaktadır Zirai üretim yapılan yerlerden en az 3 km mesafede tabii meralarda üretim yapılmaktadır Arı için kullanılan ilaçların bitkisel orijinli ilaçlardan olması zorunludur Bunun için kekik yağı, nane yağı vs kullanılmaktadır Arıcılık için kullanılan bütün girdiler bitkisel orijinli organik olmak zorundadır;
Elimden geldiğince bu site altında bal organik bal anzer balı ayane balı andon balı, çok eski bir geçmişe sahip olmasına karşın arıcılığın gelişmesi hakkında bilgi ve tecrubelerimi sizlerle nacizane paylaşacağım ...

10 Haziran 2010 Perşembe

MEVSİMSEL UYGULAMALAR VE BAKIM İŞLERİ




Kolonilerin Mevsimsel Muayeneleri :

Arıcılık çalışmaları, erken ilkbahardan geç sonbahara kadar bir bütünlük gösterir. Özellikle hava sıcaklığının kritik olduğu erken ilkbaharda kontrol sırasında kolonilerin uzun süre açık tutulması sonucu üşütülmeleri arıların gerekli sıcaklığı tekrar sağlayabilmesi için kolonideki bal tüketimini artırır ve hastalıklar için uygun ortam oluşturur. Bu dönemde yapılacak şeker şurubu beslemesi koloninin hızlı gelişmesine katkıda bulunur. Anasız ve zayıf kolonilerin birleştirilmesi, her dönemde olduğu gibi yeterli havalandırmanın sağlanması, arılık yakınında temiz su kaynağının bulunması, oğul kontrollerinin yapılması, gerektiğinde bölme yapılması, ana arıların gençleştirilmesi, flora takibi, zirai mücadele ilaç uygulamaları ile hastalık ve zararlılardan korunma, ilerleyen aylarda kolonilere petek ve ballık verme ilkbahar ve yaz aylarının bazı uygulamalarıdır.
Sonbahar dönemi, son bal hasadının yapılması ve kışlatma hazırlıkları yönünden yine aktif bir dönemdir. Son bal hasadı sırasında kolonilerin kış ihtiyaçları için yeteri kadar bahar balı bırakılmalıdır. Çam balı kış besini olarak arılar için uygun değildir. Kışlatma için kolonilerde yeterli bal yoksa koloniler mutlak surette beslenmelidir. Aksi halde açlığa bağlı olarak kış ölümleri kaçınılmaz olur. Başarılı kışlatmanın bir diğer kuralı kışa mutlak surette genç arılarla girilmesi ve kış mevsimi boyunca kolonilerin rahatsız edilmemesidir. Unutulmamalıdır ki kış ölümlerinin asıl nedeni soğuk değil açlıktır. Bazı mevsimsel uygulamalar aşağıda konuları içinde verilmiştir.
Kolonilerin Kabartılmış Petek İle Desteklenmesi :
Balmumu, iç hizmette görevli 13-18 günlük yaşlı genç işçi arılar tarafından üretilip koloni içinde petek yapımında kullanılır. Ancak, mum salgılayan arılar bu iş için önemli miktarda bal tüketmek ve zaman harcamak zorundadırlar. Değişik araştırıcılarca değişik miktarlar bildirilmesine karşın ortalama 1 gr. balmumu üretimi için 10 gr bala ihtiyaç duyulur. Bu noktadan hareketle, bal hasadından sonra, balı süzülmüş peteklerin, kullanılacağı zamana kadar uygun şartlarda saklanarak tekrar kullanılması, bu yolla daha kısa zamanda daha fazla balın üretilmesi teknik arıcılığın önemli bir kuralıdır. Bu gerçeği bilen arıcılar, ballarını “petekli bal” olarak pazarlamak yerine “süzme bal” olarak pazarlamakta ve balı süzülen petekleri yeniden kullanarak bal üretimlerini artırmaktadırlar. Bununla birlikte, özellikle erken ilkbaharda kış çıkışı sonrası, kolonide stok olarak yeterli bal bulunmamakta ve aynı zamanda doğal bitki örtüsünde de yeteri kadar çiçeklenme ve nektar (bal özü) salgılama olmamaktadır. Koloni gelişimini sınırlayıcı pek çok faktörün var olduğu bu dönemde, koloni gelişimini sağlamak ve hızlandırmak üzere kabartılmış petek kullanmanın ayrı bir önemi vardır.
Kolonilerin Gezdirilmesi (Flora Takibi) :
Profesyonel ve teknik arıcılıkta flora (bitki örtüsü) takibi ve buna bağlı olarak kolonilerin gezdirilmesi önemli bir kuraldır. Gezginci arıcılık yapılmadan sabit bir arıcılıktan gelir sağlamak mümkün değildir. Türkiye, bulunduğu iklim kuşağı yönünden olsun, nektar ve polen üreten doğal ve kültür bitkileri zenginliği yönünden olsun arıcılık yapmaya çok elverişlidir. Flora takibi ve gezginci arıcılık iyi planlandığı ve bilgili hareket edildiği taktirde arıcıya çok büyük gelir sağlar. Bu iş için her şeyden önce, kolay taşınabilir, çok iyi havalandırmaya sahip modern kovanların kullanılması şarttır. Günümüz şartlarında kolonilerin taşınması gezginci arıcılığın en büyük maliyet unsurunu oluşturmaktadır. Bu yüzden gezginci arıcılık için belirli bir sayının üzerindeki koloni varlığı ekonomik olabilir veya az sayıda koloniye sahip arıcılar nakiller için ortaklık yaparak nakil masraflarını düşürebilirler.
Nektar ve polen kaynaklarının seçiminde; bol miktarda ve uzun süre nektar ve polen üreten bitkilerin bulunduğu yöreleri araştırmak işin esasıdır. Yonca, korunga, fiğ, üçgül, kekik, adaçayı, geven, karagan (karabaş), kuş dili, ballıbaba, pamukluk, püren, hardal, oğul otu, pamuk, ayçiçeği, kestane ıhlamur, akasya, okalüptus, turunçgiller, elma, badem ve genellikle Ege Bölgesi kıyı şeridinde bulunan basralı çamlar arıcılık yönünden önemli bitki türlerinden bazılarıdır. Arıların konulacağı yerler olarak; rüzgar almayan, trafiği yoğun ana yollardan ve zirai mücadele ilaç uygulanan alanlardan uzak yerler seçilmelidir. Gezginci arıcılığın ve flora takibinin esasını oluşturan arı nakilleri sırasında; yeterli havalandırma sağlanmalı, özellikle sıcak günlerde taze örülmüş peteklerin eski peteklere göre daha kolay kırıldığı unutulmamalıdır. Nakil sırasında ballı tek bir peteğin dahi kırılması koloninin ölümü olacağından özellikle yaz aylarında taze örülmüş ballı peteklerle nakil yapılmaması, nakil zorunlu ise taze ve ballı peteklerin koloniden alınarak nakillerin mutlak surette geceleri yapılması gereklidir.
Kolonilerin Beslenmesi :
Her canlı gibi arılar da yaşam sürekliliği için besine ihtiyaç duyarlar. Doğanın bir bağışı olarak arılar temel besin ihtiyaçlarını; nektar (bal özü), salgı (basra) ve polenden karşılarlar. Ancak kimi zaman bu besin kaynaklarının yeterli olmadığı durumlarda teknik arıcılığın gereği olarak arıların beslenmesi gerekir. Genel olarak, koloniler erken ilkbahar ve sonbahar dönemlerinde beslemeye ihtiyaç duyarlar. İlkbahar beslemesi 1/1’lik şeker şurubu (1 ölçek su ve 1 ölçek şeker) ile yapılırken sonbahar beslemesi 1/2’lik şeker şurubu (1 ölçek su ve 2 ölçek şeker) ile yapılır. Erken ilkbahar döneminde yapılan beslemedeki amaç; bu dönemde nektar kaynakları sınırlı olduğundan koloni ihtiyacının karşılanması ve ana arının yumurtlamaya teşvik edilmesidir. Bu dönemde yapılan şeker şurubu beslemesi koloninin hızlı gelişmesine büyük katkıda bulunur. Sonbahar beslemesi ise, arıların kış ihtiyacı için kolonide yeterli besinin bulundurulması için yapılır.
Şeker şurubu veya bal yanında koloninin diğer önemli besin ihtiyacı polendir. Kolonide yeterli polen yoksa; koloni gelişemez, yavrular beslenemez ve işçi arılar arı sütü salgılayamazlar. Bu nedenle kolonilerde her dönemde yeterli polen stoku bulunmalıdır. Tabiatta polen kaynaklarının kıt olduğu dönemlerde (genellikle erken ilkbahar ve sonbaharda) bu ihtiyacın takviye edilmesi ve karşılanması yönüyle, en basit olarak; 3 kısım soya fasulyesi unu (yağsız) + 1 kısım polen + 2 kısım şeker + 1 kısım su ile kek yapılıp 200-300 gramlık miktarlarda yağlı kasap kağıdı arasında 1 cm kalınlığını geçmeyen paketler halinde yavrulu çerçevelerin üstüne konulur. Paketin çerçevelere bakacak kısmı 10-20 yerinden çivi ucu ile delinmelidir. Ancak, gerek bu iş için gerekse ticari düzeyde polenin bol olduğu dönemlerde polen tuzakları kullanılarak polen toplanması gerekmektedir.
İlkbaharda şeker şurubu yerine balla da besleme yapılabilir. Ancak, balla besleme yapmak ekonomik olmadığı gibi daha hızlı yağmacılığa geden olur. Diğer yandan, özellikle Amerikan yavru çürüklüğünün sporları balda yıllarca canlılığını muhafaza edebildiğinden hastalıkların ortaya çıkması yönünden balla besleme yapmak risklidir. Ayrıca kolonilere pekmez ve lokum gibi tatlı maddeler v ermek uygun değildir. Besleme amacıyla en emin ve en doğru besin kaynakları şeker ve polendir.
Kolonilerin Güçlendirilmesi :
Güçlü kolonilerle çalışma karlı ve başarılığı arıcılığın ilk kuralıdır. Zayıf koloniler hastalık ve zararlılara karşı daha hassas olurken yeteri kadar hızlı gelişemeyip yeterli bal da üretemezler. Aynı zamanda zayıf koloniler, teknik arıcılığın bir kuralı olan flora takibinde (gezginci arıcılıkta) nakil masraflarını artırarak arıcılığın karlılığını düşürürler. Arılardaki sosyal dayanışma ve işbölümü gereği söylenebilir ki 5 çerçeveli 3 kovana sahip olmak yerine 10 çerçeveli 1 kovana sahip olmak daha karlı arıcılığa vesile olur. Benzer olarak, 20 bin yetişkin arısı bulunan bir koloni ancak 14 kg bal üretirken 50 bin arısı bulunan koloninin 41 kg bal ürettiği bulunmuştur. Bal başta olmak üzere diğer tüm arı ürünlerinin ekonomik üretimleri ancak ve ancak güçlü kolonilerle yapılabilir. Güçlü kolonilere sahip olmak ise; arıcılığın bilgi ve tecrübesine, iyi bir ilkbahar bakımına, genç ve kaliteli ana arılarla çalışmaya, flora takibine, iyi bir kışlatmaya, hastalık ve zararlılara karşı uyanık olmaya bağlıdır.
Kolonilerin Oğul Kontrolü :
Oğul teknik arıcılıkta istenmeyen bir durumdur. Çünkü oğul, kolonilerin gücünü zayıflatır ve bal verimini önemli ölçüde düşürür. Ayrıca, pek çok oğulun kaçması veya oğulun yakalanıp kovana alınması için arıcının önemli zaman harcaması arıcılığı ekonomik olmaktan çıkarır. Amaç koloni sayısını çoğaltmak ise bölme yaparak damızlık değeri olan hazır ana arı kullanmak yine teknik ve başarılı arıcılığın bir kuralıdır. Ancak arıcılarımızın çoğunluğu koloni sayılarını doğal oğullarla çoğalttıklarından arılıklarda oğul eğilimi yıldan yıla artmakta ve arıcılığın karlılığı azalmaktadır. Kovan sayısı artırılmak istendiğinde oğuldan faydalanma yerine “bölme” yapılması daha doğru bir işlemdir. Damızlık değeri olan genç ana arılarla çalışılması, ana arının yumurtlaması ve koloninin gelişmesi için yeterli yerin sağlanması (petek ve kat verilmesi) ve yeterli havalandırma için gerekli hassasiyetin gösterilmesi oğul önlemede etkili olabilecek bazı uygulamalardır.

KOLONİNİN BÖLÜNMESİ OĞUL VERME


TABİİ OĞUL: Kovan oğul bırakacağı arıların gürültü ile kovandan çıkıp kovan civarında birçoğu bir araya gelerek toplanmalarından yahut kovan tabanının kenarına asılıp sünger gibi bir şekil almalarından ve kovandan boğuk bir vızıltı işitilmesinden anlaşılır. Eğer arı beği (ana an) evvelce ölmüş ise oğul yeni yetişecek anı arıyı bekler. O yuvasından çıkar çıkmaz genç beğ ile bir anda kovanı terk ederler.
Arılar yeni beğ ile çıkacaklan vakit beğ hususi bir ses çıkanr ki ancı için pek mühimdir. Çünkü ancı çıkacak oğlu tutmak için bu esnada hazırlıkta bulunur.
Hava açık olur ve yirmi derece kadar da hararet(sıcaklık) bulunursa oğul arılan gırtlaklanna kadar Karınlarını doyurduktan sonra beğ ile birlikte uçup giderler. Oğul arıları ekseriye kovandan pek uzağa gitmeyip yakında bir ağaç dalına konup salkım şeklinde sarkarlar. Bunun için usta arıcılar kovanlık yakınında ağaç yok ise yere bir sokma kazıklar kakarak tepelerine funda çalısı yahut yaprak filan gibi şeyler bağlayıp oğul un o gibi yerlere konmasına yardım ederler. Hele o kazıklardaki dallann aralanna bir parçada petek sokulacak olur ise kokusu oğlu oraya çeker.
Oğulun hangi kovandan çıktığını, kovan tablasının üst yüzünde ocak kurumu gibi lekelerin görülmesinden ve kovanın önünde yerde bir takım ölmüş genç anlara tesadüf edilmesinden anlaşılır.
20
Birinci oğul kovandan çıktıktan sekiz gün sonra bir ikinci oğul daha birkaç gün sonra bir üçüncü bir dördüncü oğul un kovandan çıkması mümkündür. Fakat birkaç tane oğul vermiş kovanlar zayıf kalacağından iyi mahsul veremeyecekleri gibi çıkan oğullarda hiçbir işe yaramazlar.
Eğer kovan ikinci defa olarak oğul vermeyecek ise yeni doğan ana kendisinden sonra doğacak anaları yani beğleri telef ettikten birkaç vakit sonra çiftleşmek için kovandan çıkar. Çiftleştikten birkaç gün geçince yumurtlamaya başlar ki bundan sonra ta gelecek seneye kovan oğul verene kadar kovanı bırakıp dışarıya çıkmaz. Birinci oğul gittikten sonra kovan da kalan arılar yeni beğin doğmasını beklerler. Beğ doğduktan sonra çiftleşerek oğul ile giden ve de arının yerini tutar ve yumurtlayıp arıların adedini fazlalaştırır.
Birinci oğul çıkınca kovandan ikinci defa olarak oğul almak istenmiyor ise kovan açılıp ya peteklerinde duran beğ yuvalarının en iyilerinden iki tanesi bırakılıp diğerlerini bozmalıdır. Bırakılan iki yuvadan ilk önce çıkacak beğ yahut işçi arılar sonradan çıkacak beği telef edip yalnız birinci beği tanırlar. Kovandan çıkan oğul başka boş bir kovana alındıktan sonra Oğul veren kovanın yerine konulur ki birinci kovanın bal toplamağa giden anlan geldiklerinde oğul konulan kovana girerek oğlu çoğaltırlar. Bu vecihle hem oğlun konduğu kovanın arıları fazlalaşır, hem yiyeceği bollaşır hem de oğul veren kovanın ansı azlaşacağından bir ikinci defa oğul veremez.
Yuva peteklerinden yeni çıkacak arı beğlerinin yuvalarını bozmamak arzu olunmaz ise erken henüz konduğu yeni kovan oğulun çıktığı eski kovanın yerine yerleştirilir ve eski kovan uzağa başka bir yere nakil olunur. Bal toplamaktan avdet iden arılar eski kovana gidecekleri yerde bulamayınca yeni kovana girer. Topladıkları balı oraya boşaltırlar.
Eski kovanda ise arı azalacağından ikinci defa oğul vermeğe Muaffak olamaz. Beği olmayan bu eski kovanın yuva peteklerinde bulunan serka yani kurd halinde bulunan beğleri yetişip kovanı idareye başlarlar.

31 Mayıs 2010 Pazartesi

Ayane BaL

Peygamber Efendimize bir adam gelerek : - Kardeşimin karnı ağrıyor, bir rivayete göre de : - Kardeşim ishal oldu, der. Bunun üzerine Peygamber efendimiz de: - "Bal şerbeti içir" buyurmuştur.Adam ikinci ve üçüncü defa gelip hastalığın geçmediğini söyleyince Peygamber efendimiz yine: - "Bal şerbeti içiriniz" demişti.Tekrar gelerek: -"İçirdim fakat ishali ve ağrısı geçmedi" deyince Peygamber aleyhis’selatü vesselam : - "ALLAH sözünde doğrudur, fakat kardeşinin karnı yalancıdır" buyurdu.Peygamber Efendimiz 'in : "ALLAH sözünde doğrudur" buyurması, Cenab-ı Hakkın şu ayetine işarettir: "Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar.Onda insanlar için bir şifa vardır".(Nahl : 16/69)
Balın bir çok faydaları vardır ;
- Barsaklardaki, damarlardaki ve diğer organlardaki pislikleri temizler.

- Yenmesi ve haricen sürülmesi, vücut salgılarını düzenler. İhtiyarlara ve balgamlılara faydalıdır.

- Soğuk algınlığını önler. Besleyici, tabiatı yumuşatıcı, içine atılan maddelerin özelliğini koruyucudur.

- Hoşa gitmeyen ilaçların özelliklerini değiştirerek hoşa gider hale getirir.

- Göğsü ve ciğerleri temizler, idrarı artırır, balgamın doğurduğu öksürüğe iyi gelir.

- Gül yağıyla birlikte sıcak sıcak içildiği zaman, uyku sersemliğini giderir.

- Eğer suyla karıştırılmış olarak yalnız başına içilirse, mantar zehirlenmesine karşı faydalı olur.

- İçine taze et konulduğunda, etin tazeliğini üç ay süreyle korur. Aynı şekilde içine Acur, Hıyar, Kabak ve Patlıcan atıldığında bu sebzelerin tazeliğini koruduğu gibi, birçok meyvenin tazeliğini de altı ay süreyle korumaktadır.

- Ölünün cesedini de bir süre bozulmadan muhafaza eder.(Mumya malzemelerindendir.)Bu özelliklerinden dolayı bal'a "Güvenilir Koruyucu" adı verilir.

- Bitlenmiş bir insanın bedenine ve saçına sürüldüğü zaman bit yumurtalarını öldürür. Saçları uzatır, güzelleştirir ve yumuşatır.

- Eğer bal gözlere sürme gibi sürülürse gözlerin kararmasını giderir.

- Eğer bal ile diş fırçalanırsa dişleri beyazlatır, pasını giderir, dişlerin ve diş minesinin sağlığını korur, damarların ağızlarını açar ve (kadınların) adet kanını getirir.

- Sabahleyin aç karnına balın yalanması, balgamı giderir, midenin iç yüzündeki saçakları oluşturan lifleri yıkar, midedeki artıkları dışarı atar, sıcaklığını normal derecede tutar, tıkanıklıklarını açar.Bu faaliyetleri ciğer, böbrekler ve mesanede de aynen yapar.

- Bal ciğerdeki tıkanmalara ve dalaktaki hastalıklara tüm tatlıların içinde en az dokunanıdır. Bütün bunlarla beraber, kötülüğünden emin olunan, zararı az olan, safralılara rastlanırsa zararlı olan bir besin maddesidir.
Safralılara olan zararı, sirke ve benzeri maddelerle giderildiği takdirde onlar için son derece faydalı bir hale gelir. Bal, besinlerle birlikte besindir, ilaçlarla birlikte ilaçtır, meşrubatla birlikte meşrubattır. Tatlılarla birlikte tatlıdır, kaymakla birlikte kaymaktır, rahatlatıcı besinlerle birlikte alındığında bir rahatlatıcıdır.Eski alimler sadece bal’a güvenir, tedavide ondan yararlanırlardı.Eski alimlerin eserlerinde şekerin adı geçmez ve onu bilmezler, zira şeker, zamanımızın bir olayı, yakında ortaya çıkan bir besin maddesidir.

Peygamber efendimiz balı aç karnına suyla birlikte içerlerdi, bunu yapmalarında koruyucu hekimlik açısından ancak zeki ve erdemli bir insanın anlayabileceği açık bir sır vardır.

Peygamber efendimizin bal hakkındaki anlattıklarını şöyle açıklayabiliriz.

Bahsedilen olayda adamın karın ağrısı fazla yemekten doğan hazımsızlıktandır. Peygamber efendimiz , mide ve barsakların kıyı ve köşelerinde birikmiş olan fazlalıkları dışarıya atması için bal içmesini emretmiştir, zira bal mideyi temizler ve fazlalıkları dışarı atar.Mideye, yapışkanlıklarından ve kayganlıklarından dolayı besinlerin yerleşmelerini önleyen yapışkan ve kaygan maddeler sıvanmıştı, midenin cidarlarında liflerin uçlarının oluşturduğu saçaklar vardır, bu saçaklara yapışkan ve kaygan maddeler takılıp kaldıklarında, mideyi ve içindeki besin maddelerini bozar.Bu durumda mideyi tedavi etmek, mideyi bu maddelerden temizlemekle mümkündür.Bal, temizleyiciliği yanında bu hastalığın en iyi ilaçlarındandır.Özellikle sıcak suyla karıştırıldığı zaman.

Peygamber efendimizin bal içmesini tekrar istemesinde açıkça tıbbi yönden bir anlam vardır. Burada anlatılmak istenen şey, ilacın miktar ve dozunun, hastalığa uygun olması gerektiğidir. Eğer ilaç az gelirse hastalığı tamamen gideremez. Eğer fazla gelirse vücudun direncini zayıflatarak başka bir hastalığa yol açar.Peygamber efendimiz , bal içmesini emrettiğinde adam hastalığın direncine kafi gelecek derecede içirmemişti.Bu nedenle de hastalık iyi olmamıştı.Peygamber efendimize hastanın iyi olmadığını haber verdiğinde içilen miktarın yeterli olmadığını anladı, hastalığın inadettiği kendisine iletildiğinde o da tekrarda ısrar etti,böylece içilen ilaç miktarının hastalığın direncine denk olmasını sağladı.Hastalığın gerektirdiği kadar içilince ALLAH’ın izniyle hastalık iyi oldu.İlaçların miktar ve dozlarını, hastalığın ve hastanın gücüne göre ayarlamak, tıb kurallarının en büyüklerindendir.

Peygamberimizin :”ALLAH doğrudur, kardeşinin karnı yalancıdır” sözünde bal şerbetinin faydasının gerçek olduğuna işaret vardır. Hastalığın geçmemesi, doğrudan doğruya ilacın kusuru değildir.Ancak içindeki bozuk maddelerin çokluğu nedeniyle midenin ilacı kabul etmemesi de buna neden olmuştur.Buna bağlı olarak Peygamber efendimiz de ilacın tekrar tekrar kullanılmasında ısrar etmiştir.