26 Şubat 2011 Cumartesi

Arı Hastalıkları ve Zararlıları

BLOGUN OLUŞTURULMA NEDENİ
Ülkemizde sayısı ve önemi giderek artan ARICILIK, teknik bilgi ve modern metodlarla yapıldığında, ekonomimize büyük katkısı olacak bir potansiyel olarak görülmektedir.


Ancak, geçmişte düşünülmeyen ya da önemsenmeyen, fakat bugün gerçek bir ihtiyaç haline dönüşen ARI HASTALIKLARI VE ZARARLILARI ile mücadele, acil bir ihtiyaç haline gelmiştir.


Konular ile ilgili yayınlanmasını istediğiniz, bilgi belge ve resimleri aricilikbilgi@hotmail.com adresine yolluyabilirsiniz.


NOSEMA HASTALIĞI EKLENDİ
TAŞ ÇÜRÜKLÜĞÜ EKLENDİ
TORBA ÇÜRÜKLÜĞÜ EKLENDİ
ARI FELCİ (PARALİZ) EKLENDİ.
SEPTİSEMİ HASTALIĞI EKLENDİ.

Önceki Kayıtlar Ana Sayfa
Kaydol: Kayıtlar (Atom) arıcılık bilgi ve yeniliklerin paylaşımı..
- *1991-2009 Yılları arası Ülkemizdeki yeni eski kovan sayıları ve üretilen bal ve balmumu miktarları;* Tam Görünüm. *Yeni-eski kovan grafiği; * Tam Görünüm... ARI HASTALIKLARI VE ZARARLILARI
Ana Sayfa
ERGİN ARI HASTALIKLARI
* Nosema
* Arı Felci
* Septisemi Hastalığı
* Dizanteri Hastalığı
* Trachea Akarı
* Arı Biti
* Tropilaleps Clareae
YAVRU ARI HASTALIKLARI
* Amerikan Yavru Çürüklüğü
* Avrupa Yavru Çürüklüğü
* Para Çürüklüğü
* Torba Çürüklüğü
* Taş Çürüklüğü
* Kireç Hastalğı
* Ergin ve Yavru Bal Arılarında görülen Arı Zararlısı
* Varroa Jacopsoni Oudemans
* Ergin ve Yavru Bal Arılarında Bitki ve İlaç Zehirlenmelerinden İleri gelen Ölümler
ARI ZARARLILARI
* Güveler
* Büyük Petek Güvesi
* Küçük Petek Güvesi
* Yaban Arıları
* Karıncalar
* Yakı Böceği
* Kuşlar
* Kirpiler
* Ayılar
* İnsanlar
yap aş
.

.
İzleyiciler




Watermark şablonu. Powered by Blogger.

27 Kasım 2010 Cumartesi

BAL ArIsI



Bal arıları (Apis) topluluk yaşamı sürdüren sosyal böcekler olarak, herhangi bir yuvada aile (koloni) oluştururlar. Bal arısı kolonisi, bir kraliçe (Ana arı), birkaç yüz erkek arı ve 10-80 bin işçi arıdan oluşur. Görünüş olarak birbirinden farklı olan bu üç arıdan kraliçe arı ve işçi arılar dişidir.


Türleri


Dev bal arısı Apis dorsata





Küçük bal arısı Apis florea



Doğu bal arısı Apis cerana



Bal arısı Apis mellifera




Ana Arı





Kraliçe olarak ta bilinen ana arı, ana arı hücresine bırakılan döllü bir yumurtanın larva döneminde, işçi arı olacak larvaya göre daha sık ve daha zengin gıda (arı sütü) ile özel beslenmesi sonucunda yumurtadan yetişkine toplam 16 günde oluşur.Arı kolonilerinin her birinde sadece bir kraliçe bulunur ve bu kraliçe arı diğer dişilere göre daha büyüktür. Temel görevi ise yumurtlamaktır. Üreme sadece kraliçe arı vasıtasıyla olur, onun dışında diğer işçi arılar erkeklerle çiftleşemezler. Kraliçe, yumurtlamadan başka, koloninin bütünlüğünü ve kovandaki sistemin işleyişini sağlayan önemli maddeler de salgılar. Kaliteli ve genç bir ana arı, diğer kovan içi ve kovan dışı şartlar da elverişli ise günde 2000 dolayında yumurta yumurtlayabilir.



İşçi Arı





Kovan temizliği arıların ve larvaların sağlığı açısından çok önemlidir. Arılar kovanda gereksiz gördükleri herşeyi dışarı taşırlar, taşıyamayacakları kadar büyük olan ve kovana dışarıdan giren böcekleri de öldürürler ve propolis ile kaplayarak bir nevi mumyalama işlemi yaparlar. Propolisin özelliği, içinde bakteri barınamamasıdır. Yani mumyalama işi için ideal bir maddedir.

Arılar 3. günden sonraki bir hafta boyunca ise adeta dadılık yaparlar. Vücutlarındaki bazı salgı bezlerinin harekete geçmesi üzerine, larvaların bakımı işine yönelirler. Larvaların bütün bakımıyla 3 ila 10 günlük arılar ilgilenirler. Larvaların kimini arı sütüyle, kimini de bal ve çiçek tozu karışımıyla beslerler.Kaynakwh webhatti.com:

10. gününden itibaren işçilerin karnındaki balmumu bezleri gelişmeye başlar ve balmumu yapacak hale gelirler. İşçi arılar artık balmumuyla petek inşa eden inşaat işçileridirler.

Arılar 10 gün boyunca petek üretimine devam ederler. Ama doğumlarının 20. gününde yine görev değiştirirler. Bu kez kovan girişinde gardiyanlık yaparlar. Arıların vücudunda yine bir değişim olur ve iğne bezleri zehir üretmeye başlar ve gardiyan olan arılar kovan kapısında nöbet tutarak davetsiz misafirlerin içeri girmesini engellerler.



Erkek Arı



Dişilerden iridirler ama ne iğneleri vardır, ne de kendileri için besin toplayabilecek organları. Tek fonksiyonları kraliçeyi döllemektir. Kovanda petek örme, yiyecek toplama, arı sütü üretme, kovan ısısını düzenleme, temizlik, savunma gibi akla gelebilecek tüm işleri ise işçi arılar yaparlar.

Bir kolonide sayıları 10.000 ile 80.000 arasında değişen arı yaşar. Birarada yaşayan arı sayısının fazlalığına rağmen aralarındaki kusursuz iş bölümü ve disiplin sayesinde, kovandaki işlerde hiçbir aksama olmaz ve kovan içinde hiçbir kargaşa da yaşanmaz.

Dış görünüş olarak arılar birbirlerine çok benzerler. Bu benzerliğe rağmen kovana giren herhangi bir yabancı arı tanınır ve kovandan dışarı atılır ya da öldürülür. Her kovanda kraliçenin salgıladığı kimyasal bir madde vardır ve bu madde kovandaki bütün arılar tarafından bilinir. Ayrıca kovandaki bütün arılar da bu maddeyi kraliçeden alırlar yani kraliçe ile aynı kokuya sahip olurlar. İşte bu madde sayesinde aynı kolonideki bütün bireyler birbirlerini kolaylıkla tanırlar.Kaynakwh webhatti.com:

Arılar toplam altı haftalık hayatlarının kalan bölümünde çiçekleri araştıran birer balözü toplayıcısı olurlar.

İşçi arılar kovandaki bütün bu işleri yaparken kraliçe arıya düşen görev sadece üremektir. Kraliçe arı bütün ömrü boyunca hiç durmadan yumurtlar, ve bütün ihtiyaçları işçi arılar tarafından karşılanır.


Anaarılar 16 günde, işçiler üç haftada, erkek arılar ise işçilerden günlerce sonra erişkin dumuna gelebilir. Daha sonra erişkin anaarılar, içlerinden yalnızca bir tanesi kovanda kalıncaya değin kıyasıya dövüşürler. Bu yeni anaarı kovanın eski anaarısına saldırır. O da yeni bir koloni kurmak üzere bir sürüyle birlikte kovanı terk eder. Buna arıcılıkta oğul verme denir. Bu şekilde arı kolonisi ikiye bölünmüş olur.

9 Kasım 2010 Salı

Sonbahar Bakımı ve Kışlatma
SONBAHAR ÇALIŞMALARI
Havaların soğumaya başlamasıyla birlikte artık arıları kış düzenine geçirme zamanı yaklaşmış demektir. Sonbaharda alacağımız basit önlemler arı kolonisinin kışı emniyetli bir şekilde geçirmesini sağlar. Sonbaharda güçlü olan bir arı ailesi ilkbahara da güçlü olarak çıkar.


Arazideki bal kaynaklarının kesilmesiyle birlikte ana arının yumurtlaması da yavaşlar. Bal hasadıyla birlikte nüfusu azalan arı kolonisi ballıktan kuluçkalığa iner. Sonbaharda yapılması gereken işler sırasıyla şunlardır:

a) Yiyecek durumunun kontrolü. Yaklaşık 15-20 kg balı olan bir kovan o kışı sönmeden geçirebilir, bu yüzden kışlık bal stoku eksik olan arılara muhakkak diğer kovanlardan aldığımız ballı çerçeveler verilmelidir. Eğer bal var ama henüz petekler sırlanmamışsa, arılara bal şerbeti vererek bu petekleri sırlamaları sağlanmalıdır. Çünkü sırlanmamış petek içindeki bal zamanla ekşir.

b) Arı miktarının kontrolü. Güçlü olan kovan kış şartlarına daha kolay dayanabileceğinden, arı sayısı çok az olan kovanlar birleştirilmelidir. Çok güçlü olmamakla birlikte arı sayısı çok olan kovanlara ise muhakkak teşvik şuruplaması yapılmalıdır. Verilen şurup sayesinde Anaarı yeniden yumurtlamaya başlar ve kovandaki arı sayısı artar. Ayrıca kovan nüfusu gençleştiği için ilkbahar mevsimine daha çok arı kalır. Normalde 7-8 çerçeve arısı olan kovan o kışı rahatlıkla geçirebilir. 5-6 çerçevesi olan kovanlar için teşvik şuruplaması muhakkak yapılmalıdır.

c) Ana arının kontrolü. Ana arının durumu muhakkak kontrol edilerek hastalıklı, yaşlı ya da bir şekilde sakat kalmış ana arılar muhakkak değiştirilmelidir. Bu mevsimde değiştirme imkanı yoksa bu tür kovanlar anası sağlam ama nüfusu az olan kovanlarla birleştirilmelidir. Anası kışın ölen koloni birliğini sağlayamaz ve dağılır.

d) Kovanın fiziki kontrolü. Kovan yapısı kontrol edilerek sonbahardaki şiddetli yağmurlara ya da kış şartlarına karşı oluşabilecek problemler çözülmelidir. Özellikle yağan şiddetli yağmurlar kovanın içine sızması durumunda rutubet ve küf yaparak arının sönmesine neden olur. Problemli olan kovanlar ve kovan kapakları sağlamlaştırılmalıdır. Ayrıca arılıkta kovanların kışı daha emniyetle geçirecekleri önlemler alınmalıdır.

e) Üst örtüsü kontrolü. Kovan üst örtüsünün kovan içindeki fazla rutubeti alacak şekilde olması gerekir. Bunun için petek çerçevelerinin üzerine bez örtülmesi önerilir. Bu bezin üzerine ise kağıt parçaları ve temiz ot demetleri konabilir. Naylon ve plastik şeyler koymak kesinlikle doğru değildir, çünkü bu tür malzemeler kovaniçinin rutubetlenmesine neden olur.

f) Kovan bölme tahtası. Eğer kovan içinde arıların işgal etmediği çerçeveler varsa bunları muhakkak almak gerekir. Daha sonra kovan iç hacmin daraltmak için çerçeveyle boşluk arasına bir bölme tahtası konur. Bölme tahtasının boş kalan tarafına ise ot, bez, kağıt gibi malzemelerden yastık yapılırsa iyi bir izolasyon sağlanmış olur ve arılara ısınmaları konusunda yardım etmiş olunur.

g) Fazla ballar. Kuluçkalıktaki fazla balları almak gerekir. Bir kovanın ortalama bal ihtiyacı 15 kg civarındadır. Yani yaklaşık 5-6 çerçevede balı olan arı kışı rahatlıkla geçirebilir. Bütün çerçeveleri bal ile dolu olan kovandaki arılar ısınma konusunda problemle karşılaşırlar.

h) Yağmacılığa karşı önlemler. Yine sonbahar ayları yağmacılık tehlikesinin olduğu aylardır. Yiyeceği yeterli olmayan arılar diğer kovanlara saldırabilir. Ya da arılık arazide kışlayan ama yeterli yiyeceği toplayamayan harami arıların baskınlarına uğrayabilir. Gerekli önlemleri almak gerekir.

ı) Zararlılara karşı önlemler. Kovanlardaki arı miktarı azaldığı için dışarıdan gelecek hastalık ya da diğer zararlılara karşı kovanın direnci azalır. Sonbahar aylarında buna da dikkat etmek gerekir, arıbiti, güve, sarıca arı gibi zararlıların saldırılarına karşı gerekli önlemleri almak gerekir.

KIŞLATMA ÇALIŞMALARI

Kış mevsimiyle birlikte artık arılıktaki faaliyetler sona erer. Arılar kış uykusu düzenine geçerler.

Arılar, kovan içi sıcaklığı 14 oC'a düştüğü zaman bir araya toplanarak kış salkımı oluştururlar. Salkımın merkezindeki sıcaklık 33 oC, dış yüzeyinde ise 6-8 oC olabilmektedir. Arılar bal yiyerek gerekli olan ısıyı üretirler ve ısı arttıkça salkımı genişletirler. Kışın herhangi bir sarsıntı ile kış salkımından düşen arılar tekrar salkıma çıkamaz ve ölürler. Kış salkımının bozulmaması için koloniler kış süresince ve soğuk dönemlerde kesinlikle rahatsız edilmemelidir.

Havaların iyice soğuyup arıların uçuşlarının kesildiği andan itibaren artık arılıkta kış şartlarıyla ilgili gerekli önlemleri almak gerekir.
Mevsim şartlarından etkilenmemeleri için kovanlar yanyana getirilerek üstleri örtülebilir. Fakat bu örtü kesinlikle kovanın havalanmasını engelleyecek şekilde olmamalıdır.

Eğer çevrede propolis kaynakları bolsa arılar giriş deliklerini kendileri daraltırlar. Ama bu yapılmamışsa bir çıta parçasıyla giriş deliğini daraltmak gerekir.

Kovan giriş deliğinin yönü sert ve soğuk esen rüzgarların aksi istikamette olmalıdır. Buna dikkat edilmezse arı kovan içindeki gerekli ısıyı sağlayamaz.

Kovanların yerden 40-50 cm yükseklikte sehpalar üzerine konması en doğru harekettir. Eğer kovanlar doğrudan toprak üzerindeyse, kış mevsimine girmeden önce bunların yer ile temasını kesmek gerekir.

Kovanın üzerine kar yağması herhangi bir probleme yol açmaz. Bilakis kovan soğuğa karşı daha iyi korunur. Ama özellikle çok kar yağdığı günlerde kovan giriş deliklerinin kontrol edilerek açılması gerekir.

Kışın dışarıda kar olup havanın da güneşli olduğu günlerde arı girişine havalandırmayı kesmeyecek şekilde bir tahta parçası koyarak, güneş ışıklarının kovan içine girmesi engellenmelidir. Çünkü böyle havalarda güneş ışıklarını gören arılar kovan dışına çıkmaya teşebbüs ederler. Fakat dışarısı karlı olduğu için uçamayıp telef olurlar. Arıların dışarı çıkması engellenemiyorsa kara konup ölmemeleri için arılığın önüne, kül, saman, ot gibi şeyler yayılmalıdır.
Eğer kışın arılarda gıda azlığı problemi çıkarsa güneşli bir günde şerbet yerine arı kekiyle beslemek gerekir. Şerbet kısa zamanda ekşiyeceğinden arıların ishal olmasına yol açar.

30 Ekim 2010 Cumartesi

.

Arı Nedir ? Arılar Hakkında Bilgi ?
Zarkanadlılardan, bal ve balmumu yapan, iğnesiyle sokan böcek. Öbür arılardan ayırmak için buna balansı da denmektedir.

Vücutları baş, göğüs ve karın olmak üzere üç bölüme ayrılmıştır. Başın ön kısmında koklama ve dokunma organlarım taşıyan duyargaları vardır. Başın iki yanında birer petek gözü ve tepesinde üç nokta gözü vardır. Göğüs halkalarına bağlı üç çift bacaktan öndekilerde duyargaları temizleyen arka bacağın ayaklarında çiçek tozu toplamağa yarayan tertibat vardır. İkinci ve üçüncü göğüs halkalarından birer çift kanat çıkar. Ana arı ile işçi arıların son karın halkalarında birer zehir iğnesi vardır. İğne geriye doğru çekip çıkmaz, zehir ağıtı ile iç organlarından bir kısmı iğne ile kopar ve arı ölür.

Vücudu meydan getiren halkaların yan taraflarında on çift nefes deliği vardır. Gövdenin içindeki hava boruları ve hava kesecikleri bu deliklere bağlıdır. Yemek borusunun genişlemesi ile bir bal midesi meydana gelmiştir. Emilen bal ve çiçek öz suları, kovana döndükten sonra boşaltılır ve peteklerde bal toplanır.

Bir kovan içinde yaşayan bal arıları üç tipe ayrılır: 1) 3000-4000 kadar işçi arı, 2) 100-150 kadar erkek arı, 3) Bir tane ana arı.

Ana arı, her petek gözüne birer tane yumurta bırakır. Üçüncü, günün sonun, da yumurtalar çatlayarak larvalar çıkar îlkin kurtçuklar halinde olan larvalar, krizalit devrini geçirdikten sonra ergin hale gelirler. Bir ana an 16-17 bir işçi arı 21, bir erkek arı 24 günde gelişimini tamamlar.

Toplum halinde yaşayan arıların, bir kovan içindeki en önemli varlığı ana arıdır. İnce ve narin yapılı, boyu diğerlerinden daha uzun olan ana arı beş yıl kadar yaşar. Ağız aygıtları iyice gelişmediğinden işçi arılar tarafından ağzına sindirilmiş besinler verilmek suretiyle beslenir. Yumurtlama devresinde günde ortalama olarak 2.500 yumurta bırakır.

Vücutları daha kaba ve büyük olan erkek arıların iğneleri yoktur. Kovandaki ödevleri genç arılarla çiftleşmektir ki bu çiftleşme sırasında organlarının bir kısmı vücudundan çıktığından hemen ölür. Oğul mevsimi sona erdiğinde, bunlara lüzum kalmadığından işçi arılar tarafından ya öldürülürler, ya da kovan dışına atılırlar.

İşçi arılar, cinsiyet organları körleşmiş dişi arılardır. Çok çalışkandırlar. Kovanın iç ve dışındaki bütün işleri bunlar görürler. Kırlara açılarak çiçek özü toplarlar ve bal yaparlar. Havaların ısınması ile de çalışmağa başlarlar. Bu durum, havaların soğumağa başladığı sonbahara kadar sürer. Kışın toplu bir halde, salkım şeklinde bir arada bulunurlar.

Bu Sayfa 4042 Kez Okundu ·

26 Eylül 2010 Pazar

Arı Hastalıkları
Arı hastalıkları ve arı zararlıları, bütün canlılarda olduğu gibi, arıların sağlığını ve yaşamını tehdit eder.

Arı hastalıklarında koruyucu önlemleri en baştan alarak koloniyi hastalıktan korumak çok önemlidir. Çünkü sonuçta hastalık tedavi edilse bile o sene hastalığa yakalanan koloniden istenen verimlilikte ürün alınamaz. Bu da ekonomik kayıp anlamına gelir.

Bazı hastalıklar koloniyi zayıflatırken, bazıları da tamamiyle yok olmasına neden olur. Çok bulaşıcı ve tehlikeli olan Amerikan Yavru Çürüklüğü ile Varroa hastalıkları, ihbarı zorunlu hastalıklardır. Arılığında bu hastalıkların varlığını farkeden arıcı kanunen yetkililere haber vermek zorundadır.

Yavru Hastalıkları
1) Amerikan Yavru Çürüklüğü

Amerikan Yavru Çürüklüğü en tahrip edici arı hastalıklarından birisidir. Farkına varılmayıp gerekli önlemler alınmazsa, kısa zamanda arılıkta yayılır ve arıcıyı büyük zararlara uğratır. Hastalığa Bacillus Larvae denilen bir bakteri sebep olur. Bu bakteri larva ve pupa halindeki yavrulara bulaşır. Genelde işçi arı larvalarına bulaşmakla birlikte, erkek arı bazen de ana arı larvalarında da görülebilir.Hastalık arı larvasını öldürmekle kalmaz, aynı anda çürümesine de neden olur. Bakteri bulaşan larvalar hastalığın ilk günlerinde açık kahverengidedirler. Sonra hastalık ilerledikçe koyu bir renk alarak hücre dibinde yapışkan bir pelte şeklini alırlar.




Bu yığın kuruyunca hücre dibine yapıştığı için arılar tarafından temizlenme imkanı kalmaz. İlerleyen hastalığın en büyük belirtisi, kovan örtüsü açıldığı zaman duyulan çürümüş et ya da balık gibi olan pis kokudur.




Amerikan yavru çürüklüğü hastalığı bulaşmış olan kovanda arıların gelişme hızı birden durur. Kovana bir durgunluk çöker. Çerçevelerin yavrulu kısımlarında üzeri açık ve kapalı petek gözleri bir arada bulunur.Kapalı gözlerin kapaklarının rengi atmış, soluk ve içeriye çökmüş şekildedir. Üzeri kapalı gözlerin hücre kapaklarında küçük küçük delikler görülür.




Hücre dibinde çürümüş ve koyu kahverengi bir pelte haline gelmiş olan larva, ucu sivri birşeyle tutulup çekildiği zaman 3-5 santim uzunluğunda sakız gibi uzar.




Bu hastalık çok tahripkar olmakla birlikte, bir takım antibiyotiklerle rahatça tedavi edilebilir. Ama en iyisi hastalığın bulaşmasını engelleyecek önlemleri baştan almaktır. Bu hastalığı engellemenin en iyi yolu, kaynağı bilinmeyen yerlerden arı, anaarı, petek, kovan vs almamaktır.
2) Avrupa Yavru Çürüklüğü

Avrupa yavru çürüklüğü hastalığı daha çok ilkbahar ve yaz başında zayıf kovanlarda görülür. Özellikle nektarın az olduğu dönemlerde daha sık görülür. Bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalığa Bacterium Pluton ve Bacillus Alvei isimli bakteriler neden olur.




Hastalık yalnızca larvalarda görülür. Üzeri mühürlü gözlerdeki yavrulara nadiren bulaşır. Hastalığa yakalanan larvanın rengi beyazdan griye doğru koyulaşmaya başlar. Ölü larvalar C harfi şeklinde gözükür.




En sonunda koyu kahverengiden siyaha gider. Genellikle kızarmış patates gibi bir koku hakim olmakla birlikte zaman zaman bu koku değişir. Ölü larva çekildiği zaman uzamaz. Bulaşma ve korunma yöntemleri Amerikan yavru çürüklüğündeki gibidir.



Özellikle bir kovanda görüldüğü zaman gerekli önlemler alınarak diğer kovanlara bulaşması engellenmelidir. Koruyucu ve tedavi edici olarak Apimycin isimli ilaç başarıyla kullanılır.

3) Kireç Hastalığı

Hastalığı Pericystis Apis isimli mantar oluşturur. Bu mantar daha çok nemli yerlerde ve 22-30 derece ısıda çoğalır. Hastalığa yakalanmış petekleri önce kirli beyaz bir küf sarar.




Bu küf zamanla gittikçe siyahlaşır. Bu esnada larvaları etkileyerek ölmelerine neden olur. Ölen larva beyazlaşarak kireç şeklinde sertleşmiş bir hal alır.



Özellikle ilkbaharda müsait havalarda arılar kireç hastalığına yakalanmış larvaları kovan dışına taşırlar. Hastalık kovan önünde beyaz mumya gibi larvaların belli bir sayıdan fazla görülmesiyle kolaylıkla teşhis edilir.




Hastalıktan korunmak için kovanları nemli yerlerde tutmamak ve toprakla teması kesip sehpa üzerine koymak gerekir.
Küflenmiş petekleri kovandan çıkarıp arı iyi beslenirse güçlü kovanlar bu hastalığı kolaylıkla atlatır.

4) Taş Hastalığı

Bu hastalığın sebebi de AspergillusFlavus isimli küf mantarıdır. Bu hastalığı yakalanmış olan petekler yeşil renkli bir görünüştedirler. İç organlarını etkileyerek larvanın ölmesine neden olur. Larvalar mumyalanmış gibi kuruyarak hücre içini tamamen doldururlar. Bu mantarların sporları balda da yaşayabildiği için, insana da geçer. Bu yüzden taş hastalığına yakalanmış kovanlardan çıkan balları yemek tehlikelidir. Hastalığın tedavisi yoktur. Kovanları dezenfekte etmek, petekleri de yakmak gerekir. Çok yaygın bir hastalık değildir.

5) Torba Hastalığı

Bu hastalık daha çok kışı kötü koşullar içinde geçirerek bahara zayıf çıkan bakımsız kovanlarda, pupa halindeki yavrularda görülür.




Diğer yavru hastalıkları kadar tehlikeli değildir. Kurtçuklar içi su dolu torba gibi yanından bir tığ ile tutulursa kolaylıkla dışarı çıkarılabilir.

Hastalıktan korunmak ve tedavi etmek için lkbaharda arıları iyi beslemek, kovanların sıcaklığına özen gösterek yavruları üşütmemek, hastalıklı petekler fazla ise kesip çıkarmak gerekir.

Ergin Arı Hastalıkları
Varroa

Arıcıyı en çok tehdit eden zararlılardan birisidir. Varroa görüntü olarak keneye benzeyen ve arıların kanını emerek yaşayan 1.5 mm uzunluğunda, 1.7 mm genişliğinde bir asalaktır. Arı bitinden farkı; arı biti 6 ayaklı, varroa 8 ayaklıdır.




Varroa arıların kurtçuk, larva ve ergin devrelerinde kanlarını emerek yaşar. Varroa zararlısına uğramış yavru ve ergin arılar zayıf ve güçsüzdürler.



Ayak, kanat ve vücutlarının diğer kısımlarında birtakım deformasyonlar görünür. Arının ömrü kısalır bu yüzden arı ailesi zamanla zayıflayarak yok olur.




Bir arıda 6 adet bazen daha fazla bulunabilir.
Hastalık genellikle bu hastalığa yakalanmış diğer arılardan bulaşma vasıtasıyla olur. Varro zararlısı görüldüğü andan itibaren diğer arıcılara ve ilgili resmi kurumlara haber verilmesi gerekir.




Varroa kapalı yavru gözlerinde geliştiği için mücadelesinde kullanılan ilaçlar etkisiz kalmaktadır. Mücadelenin başarısı ve ilacın etkinliğini görebilmek için ilaçlamanın yavrusuz dönemde yapılması gerekmektedir. Bunun için varroa ile mücadelede en uygun zaman kolonilerde kuluçka faaliyetlerinin ve kapalı yavru miktarının en az olduğu erken ilkbahar ve geç sonbahar olmaktadır.

Varroa zararlısından korunmak ve tedavisi için ruhsatlı bir takım ilaçlar geliştirilmiştir. Bunlar arasında Perizin, Vamitrat-Va, Rulamit-Va, Apistan sayılabilir.

Nosema

Nosema Apis isimli bir sporun neden olduğu Nosema, ergin arı hastalıklarının en önemlilerinden birisidir. Bulaşıcı ve tehlikelidir. Bu hastalık daha çok ilkbahar başlangıcı ve sonbaharın son günlerinde görülür.

İşçi arılar içinde nosema sporları bulunan besin, su ve benzelerini taşırken ya da ölü ve nosemalı arıların pisliklerini dışarı atarken hastalığa yakalanırlar. Hastalık ilerledikçe kovan zayıf düşmeye başlar.




Nosemaya yakalanan arılar uçamaz, yerlerde sürünür, felç geçirmiş gibidir ve ishal görüntüsü oluşur.
Çerçeveler üzerinde kanatları ayrılmış anormal görünüşlü arılar, kovan dip tahtasında ve kovan uçma tablasında karınları şişmiş arıların görülmesi Nosema hastalığının belirtilerindendir. Kovan uçuş tahtasında ölü arılar ve dışkılardan oluşmuş lekelerin görülmesi Nosema hastalığının teşhisinde önemli rol oynar.

Koruyucu ve tedavi edici olarak Fumajil-A isimli ilaç kullanılabilir.

Adi İshal (Dizanteri)

İlkbaharda arıların faaliyete geçtiği sıralarda görülür. İshale yakalanmış arılar, koyu sarı, yapışkan, sulu ve pis kokulu bir pislik çıkarırlar.

Uzun zaman içeride kapalı kalmak, arıları ekşimiş veya bozulmuş şuruplarla beslemek, rutubet, soğuk veya kışın kovanlarda yeter derecede bal bulunmaması dolayısıyla arıların polenlerle beslenmeleri hastalığı meydana getiren başlıca nedenlerdir.

Bu hastalık bulaşıcı ve mikrobik değildir. Mevsim ilerledikçe kendiliğinden geçer.

Hastalıktan korunmak için hastalığa neden olan etkenleri ortadan kaldırmak gerekir.

İshale yakalanan arılar havaların birden yağmurlu ve soğuk gitmesi halinde dışarı çıkamaz ve uzun süre içeride kalırlarsa kendilerini daha fazla tutamayarak kovan içine dışkılarlar. İshalin arılar için tehlikeli olduğu aşama budur. Kovan içi rutubetli, küflü ve kokulu bir hal alır, kitle halinde arı ölümleri görünmeye başlar.

Arı Biti

Pireden biraz daha kısa ve yuvarlak, kestane renkli, altı ayaklı yengeç gibi her yana hareket edebilen, ayakları çengelli bir bittir.




Arıların sırtına ve göğüslerine yapışarak onların ağızlarından çalabildikleri ballarla beslenirler. Bu parazit özellikle zayıf arı aileleri ve ana arıya musallat olur. Arı biti arı sütünü çok sever. Arıların besin alış-verişini taklit ederek genç işçi arılardan salgıladıkları arı sütünü çalar.



Bazen bir ana üzerinde 5-10 tanesi birden bulunur ve onu işinden alıkoyacak kadar rahatsız eder. Dişi arı biti yumurtalarını bal sırları içine bırakır. Larva aşamasına gelen bit peteklerde kanallar açarak tahribat yapar.




En iyi korunma yöntemi kovanı sürekli kuvvetli tutmaktır. Varroa ile mücadelede kullanılan ilaçlar uygun dozlarda arı biti ile mücadelede de kullanılabilirler.

Uyuz (Arı Akarı)

Mikroskopla görülebilen 80-120 mikron boyunda ve gözleri olmayan olan akar, arıların göğsünde bulunan hava deliklerinin içine girerek solunum borularına yerleşir. Akar, burada çoğalır ve zararını yapar. Ömrü 30-40 gündür. Dişi akar trake (solunum borusu) içine 6-10 yumurta bırakır. 12-15 günde ergin hale gelirler. Delici-emici ağız yapısına sahiptir. Arının solunum boruları, kuruyan kan dokusu, akarın dışkısı, gömlek kalıntıları ve diğer artıklarla tıkanır.




Akarla bulaşık arıların kanatları sarkık ve titrektir. İleri aşamada sürünme başlar ve uçma refleksini kaybeder. Karın şişkindir. Solunum borusu mikroskopla incelendiğinde düz, lekesiz, krem rengindeki görünüm esmerimsi siyaha dönüştüğü görülür.

Arı Zararlıları
Petek Güvesi

Genellikle zayıf kovanlara musallat olarak büyük zararlar verir. Büyük petek güvesi (Galleria mellonella) ve küçük petek güvesi (Achroca grisella) olmak üzere iki çeşidi vardır.



Büyük petek güvesi sarımsı boz renkte ve orta büyüklükte bir kelebektir. Geceleyin kovanların deliklerinden içeri girerek yumurtalarını çatlaklara, yarıklara ve çerçeve oyuklarına bırakır. Kovan içindeki uygun şartlarda yumurtalar belli bir süre sonra küçük beyaz kurtçuklara dönüşür.



Petek güvesi en büyük zararını kurtçuk döneminde yapar. Kurtçuklar bu dönemde petek gözleri içine girerek mum, bal ve polenle beslenir. Hareketlerine petekler içinde kanallar açarak devam eder. Bu esnada geçtiği yerlere ağ örüp siyah küçük pislikler bırakır. Havalandırmanın yetersiz ve çevre sıcaklığı ılık olduğu şartlarda özellikle koyu ve polenli peteklerde hızlı bir şekilde çoğalırlar.



Petek güvesi kurtçukları bir süre sonra kovanın çerçeve veya gövde kenarlarında beyaz kozalar içinde krizalit devresine girer. 8-10 gün içinde bu kozalardan kelebek halinde çıkar. Bu yeni kelebekler çiftleştikten sonra tekrar yumurta bırakmaya başlarlar.

Petek güvesiyle mücadele etmenin en etkin yöntemi kovanları sürekli güçlü tutmaktır. Güçlü bir kolonideki arılar petek güvesinin yumurta bırakmasına izin vermezler. Kelebek yumurtasını bırakıp kurtçuklar çıksa bile rahatlıkla bunları peteklerden temizlerler.

Dondurucu soğuklar güvenin bütün dönemleri için öldürücü olduğundan, kullanılmayan petekler soğuk ortamda saklanmalıdır. Ayrıca petekleri ballıklarda seyrek yerleştirip, ballıkları üst-üste koyarak alttan havanın girip üstten çıkmasını sağlayarak oluşturulacak hava cereyanı da güvenin gelişmesini önlemektedir.

Eşek Arıları

Eşek arıları bal arılarından daha büyük, kuvvetli, ince yapılı bir arı cinsidir. Havada, kovan kapısı önünde ve hatta kovan içinde arıları yakalayarak öldürür. Öldürdüğü arıların kanat ve kafalarını kopardıktan sonra geri kalan kısmı yuvalarına taşır. Eşek arıları aynı zamanda girmeyi başardığı kovanlardaki balı da yer.



Özellikle kurak geçen yıllarda kovanları söndürecek derecede tehlikelidirler.

Eşekarılarıyla mücadele için çeşitli imha yöntemleri uygulanır. Özellikle ağaç kovuklarına, saçak altlarına, metruk evlere, çalı içlerine yaptığı yuvalarını bozarak mücadele etmek gerekir.

Arılık civarına eşekarısı kapanı olarak satılan aletlerden konulabilir. Bu aletlerin içine bırakılan et ya da ciğer parçasının kokusunu duyan eşekarası içeri girer fakat dışarı çıkamaz.

Pratik olarak şişelere pekmez ya da benzeri tatlılar koyarak arılıkta çeşitli yerlere asmak da bir mücadele yöntemidir. Şişenin içine giren eşekarısı bir daha dışarı çıkamaz.

Bir başka yöntemde de arılığın bir köşesine büyükçe bir ciğer ya da et parçası asılır. Sürü halinde ete saldıran eşekarıları ilaç sıkılarak ya da alev tutularak imha edilir.

Karıncalar

Özellikle zayıf kovanların bal ve şuruplarına ortak olurlar. Bazen sürü şeklinde istila ederek arı kolonisinin kovanı terketmesine de neden olabilirler. Arıyı taciz eder ve çalışma verimini düşürür.

Mücadele etmek için kovanların yerden yükseğe bir sehpa üzerine koymak gerekir. Sehpa bacaklarına arının tırmanmasını engelleyecek yanık yağ vs gibi maddeler sürülerek kovanlara ulaşması engellenir.

Arılığı karıncaların saldırısından korumak için kovanların önü ve çevresini temiz bulundurmaya dikkat etmelidir. Bilhassa karıncalara çok çekici gelen arı ölüleri ve diğer artık maddeler toplanarak yakılmalıdır.

Arı Kuşu

Arı kuşu, kırlangıç ve saksağan gibi kuşlar arıları yakalayarak yerler. Bunlardan arı kuşu çok miktarda arı yiyerek arılar için çok zararlı olmaktadır.

Arı kuşu, yeşil, mavi, sarı kadife gibi parlak tüylü, görüntüsü çok güzel bir kuştur. Genellikle gagası uzunca ve siyah, ayakları kırmızı renklidir. Yazın sürüler halinde arılıklara kadar sokularak havada ya da kovanın önünde yakaladığı arıları yer.



Bu kuşlarla en etkili mücadele yöntemi tüfekle avlamak ve ırmak kenarları, yarlar, yumuşak topraklar ve köprü duvarlarına yaptığı yuvalarını bularak imha etmektir. Özellikle arılığa yakın yerlerdeki ağaçların üzerine yaptığı yuvalar muhakkak imha edilmelidir.

Tecrübeli arıcılar öldürülen bir arıkuşunun arılığa asılması halinde diğer arıkuşlarının oraya uğramadığını söylemektedirler.

Düdük çalmak gibi, korkuluk yapmak gibi arı kuşunu ürkütüp kaçıracak yöntemler de önerilmektedir.

Fare, Kirpi, Ayı

Fareler özellikle kışın arıların faaliyetinin azaldığı zamanlarda kovanlara girerek zarar verirler. Ölü arıları, petekleri ve balları yiyerek kovanın sönmesine yol açabilecek tahribatlarda bulunurlar. Ayrıca depolanan peteklere de musallat olabilirler. Farelerle mücadele için gerekli fiziki tedbirleri almak gerekir.

Kirpiler de fırsat buldukça arılıklara girerek tahribat yaparlar.



Doğal yaşam süren ayılar özellikle yerleşim merkezlerinden uzaktaki arılıklara gelerek arılığın tümüyle yokolmasına yolaçacak tahribatta bulunurlar. Ayı, arı, larva ve bal yemeyi çok sever. Bunları yemekle kalmaz bulduğu kovanları sağa sola fırlatarak fiziksel olarak işe yaramaz hale getirir.

Ayı avlamak bir çok yerde yasak olduğu için en iyisi ayının arılığa girmesini önleyecek fiziksel tedbirler almaktır. Geceleri ışık yakılırsa ayılar arılığa uğramaya korkarlar.

Tarım İlaçları

Yoğun olarak kullanılan tarım ilaçları gerekli önlemler alınmazsa bütün arılığın toplu olarak söneceği sonuçlara yol açar.

Tarım ilaçlarının olumsuz etkilerine maruz kalmamak için daha arılığın kurulumu aşamasında yer seçimine dikkat etmek gerekir. Özellikle arıcının denetimi dışında ilaçlama yapılabilecek olan büyük meyve bahçeleri ve kültür bitkilerinin yetiştirildiği tarlaların uzağında bir arılık yeri seçilmelidir.

İlaçlama zamanı arıcının kontrolündeyse ve muhakkak yapılması gerekiyorsa arıların dışarıda faaliyette bulunmadığı zaman dilimleri tercih edilmelidir.

Özellikle ağaçların ilaçlamasını çiçek açma zamanında yapmamak arıların buraya gelip ölmelerini engelleyecek bir önlemdir.

Yoğun ilaçlama yapılması riski olan yerlerde arıcı dikkatli olmalı ilaçlama yapılacağını öğrendiğinde kovan girişini kapatarak arıların çıkışını engellemelidir. Bu durumda birkaç gün içeride kalan arıların havasızlıktan telef olmaması için muhakkak kovan havalandırma önlemleri alınmalıdır. Ayrıca arıların su ve besin ihtiyacı da karşılanmalıdır.

Riskin büyük olduğu yerlerde arıların telef olmasını engellemenin en garantili yolu arılığı acilen en az 7 km uzaklığa taşımaktır.
Arı Hastalıkları
Arı hastalıkları ve arı zararlıları, bütün canlılarda olduğu gibi, arıların sağlığını ve yaşamını tehdit eder.

Arı hastalıklarında koruyucu önlemleri en baştan alarak koloniyi hastalıktan korumak çok önemlidir. Çünkü sonuçta hastalık tedavi edilse bile o sene hastalığa yakalanan koloniden istenen verimlilikte ürün alınamaz. Bu da ekonomik kayıp anlamına gelir.

Bazı hastalıklar koloniyi zayıflatırken, bazıları da tamamiyle yok olmasına neden olur. Çok bulaşıcı ve tehlikeli olan Amerikan Yavru Çürüklüğü ile Varroa hastalıkları, ihbarı zorunlu hastalıklardır. Arılığında bu hastalıkların varlığını farkeden arıcı kanunen yetkililere haber vermek zorundadır.

Yavru Hastalıkları
1) Amerikan Yavru Çürüklüğü

Amerikan Yavru Çürüklüğü en tahrip edici arı hastalıklarından birisidir. Farkına varılmayıp gerekli önlemler alınmazsa, kısa zamanda arılıkta yayılır ve arıcıyı büyük zararlara uğratır. Hastalığa Bacillus Larvae denilen bir bakteri sebep olur. Bu bakteri larva ve pupa halindeki yavrulara bulaşır. Genelde işçi arı larvalarına bulaşmakla birlikte, erkek arı bazen de ana arı larvalarında da görülebilir.Hastalık arı larvasını öldürmekle kalmaz, aynı anda çürümesine de neden olur. Bakteri bulaşan larvalar hastalığın ilk günlerinde açık kahverengidedirler. Sonra hastalık ilerledikçe koyu bir renk alarak hücre dibinde yapışkan bir pelte şeklini alırlar.




Bu yığın kuruyunca hücre dibine yapıştığı için arılar tarafından temizlenme imkanı kalmaz. İlerleyen hastalığın en büyük belirtisi, kovan örtüsü açıldığı zaman duyulan çürümüş et ya da balık gibi olan pis kokudur.




Amerikan yavru çürüklüğü hastalığı bulaşmış olan kovanda arıların gelişme hızı birden durur. Kovana bir durgunluk çöker. Çerçevelerin yavrulu kısımlarında üzeri açık ve kapalı petek gözleri bir arada bulunur.Kapalı gözlerin kapaklarının rengi atmış, soluk ve içeriye çökmüş şekildedir. Üzeri kapalı gözlerin hücre kapaklarında küçük küçük delikler görülür.




Hücre dibinde çürümüş ve koyu kahverengi bir pelte haline gelmiş olan larva, ucu sivri birşeyle tutulup çekildiği zaman 3-5 santim uzunluğunda sakız gibi uzar.




Bu hastalık çok tahripkar olmakla birlikte, bir takım antibiyotiklerle rahatça tedavi edilebilir. Ama en iyisi hastalığın bulaşmasını engelleyecek önlemleri baştan almaktır. Bu hastalığı engellemenin en iyi yolu, kaynağı bilinmeyen yerlerden arı, anaarı, petek, kovan vs almamaktır.
2) Avrupa Yavru Çürüklüğü

Avrupa yavru çürüklüğü hastalığı daha çok ilkbahar ve yaz başında zayıf kovanlarda görülür. Özellikle nektarın az olduğu dönemlerde daha sık görülür. Bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalığa Bacterium Pluton ve Bacillus Alvei isimli bakteriler neden olur.




Hastalık yalnızca larvalarda görülür. Üzeri mühürlü gözlerdeki yavrulara nadiren bulaşır. Hastalığa yakalanan larvanın rengi beyazdan griye doğru koyulaşmaya başlar. Ölü larvalar C harfi şeklinde gözükür.




En sonunda koyu kahverengiden siyaha gider. Genellikle kızarmış patates gibi bir koku hakim olmakla birlikte zaman zaman bu koku değişir. Ölü larva çekildiği zaman uzamaz. Bulaşma ve korunma yöntemleri Amerikan yavru çürüklüğündeki gibidir.



Özellikle bir kovanda görüldüğü zaman gerekli önlemler alınarak diğer kovanlara bulaşması engellenmelidir. Koruyucu ve tedavi edici olarak Apimycin isimli ilaç başarıyla kullanılır.

3) Kireç Hastalığı

Hastalığı Pericystis Apis isimli mantar oluşturur. Bu mantar daha çok nemli yerlerde ve 22-30 derece ısıda çoğalır. Hastalığa yakalanmış petekleri önce kirli beyaz bir küf sarar.




Bu küf zamanla gittikçe siyahlaşır. Bu esnada larvaları etkileyerek ölmelerine neden olur. Ölen larva beyazlaşarak kireç şeklinde sertleşmiş bir hal alır.



Özellikle ilkbaharda müsait havalarda arılar kireç hastalığına yakalanmış larvaları kovan dışına taşırlar. Hastalık kovan önünde beyaz mumya gibi larvaların belli bir sayıdan fazla görülmesiyle kolaylıkla teşhis edilir.




Hastalıktan korunmak için kovanları nemli yerlerde tutmamak ve toprakla teması kesip sehpa üzerine koymak gerekir.
Küflenmiş petekleri kovandan çıkarıp arı iyi beslenirse güçlü kovanlar bu hastalığı kolaylıkla atlatır.

4) Taş Hastalığı

Bu hastalığın sebebi de AspergillusFlavus isimli küf mantarıdır. Bu hastalığı yakalanmış olan petekler yeşil renkli bir görünüştedirler. İç organlarını etkileyerek larvanın ölmesine neden olur. Larvalar mumyalanmış gibi kuruyarak hücre içini tamamen doldururlar. Bu mantarların sporları balda da yaşayabildiği için, insana da geçer. Bu yüzden taş hastalığına yakalanmış kovanlardan çıkan balları yemek tehlikelidir. Hastalığın tedavisi yoktur. Kovanları dezenfekte etmek, petekleri de yakmak gerekir. Çok yaygın bir hastalık değildir.

5) Torba Hastalığı

Bu hastalık daha çok kışı kötü koşullar içinde geçirerek bahara zayıf çıkan bakımsız kovanlarda, pupa halindeki yavrularda görülür.




Diğer yavru hastalıkları kadar tehlikeli değildir. Kurtçuklar içi su dolu torba gibi yanından bir tığ ile tutulursa kolaylıkla dışarı çıkarılabilir.

Hastalıktan korunmak ve tedavi etmek için lkbaharda arıları iyi beslemek, kovanların sıcaklığına özen gösterek yavruları üşütmemek, hastalıklı petekler fazla ise kesip çıkarmak gerekir.

Ergin Arı Hastalıkları
Varroa

Arıcıyı en çok tehdit eden zararlılardan birisidir. Varroa görüntü olarak keneye benzeyen ve arıların kanını emerek yaşayan 1.5 mm uzunluğunda, 1.7 mm genişliğinde bir asalaktır. Arı bitinden farkı; arı biti 6 ayaklı, varroa 8 ayaklıdır.




Varroa arıların kurtçuk, larva ve ergin devrelerinde kanlarını emerek yaşar. Varroa zararlısına uğramış yavru ve ergin arılar zayıf ve güçsüzdürler.



Ayak, kanat ve vücutlarının diğer kısımlarında birtakım deformasyonlar görünür. Arının ömrü kısalır bu yüzden arı ailesi zamanla zayıflayarak yok olur.




Bir arıda 6 adet bazen daha fazla bulunabilir.
Hastalık genellikle bu hastalığa yakalanmış diğer arılardan bulaşma vasıtasıyla olur. Varro zararlısı görüldüğü andan itibaren diğer arıcılara ve ilgili resmi kurumlara haber verilmesi gerekir.




Varroa kapalı yavru gözlerinde geliştiği için mücadelesinde kullanılan ilaçlar etkisiz kalmaktadır. Mücadelenin başarısı ve ilacın etkinliğini görebilmek için ilaçlamanın yavrusuz dönemde yapılması gerekmektedir. Bunun için varroa ile mücadelede en uygun zaman kolonilerde kuluçka faaliyetlerinin ve kapalı yavru miktarının en az olduğu erken ilkbahar ve geç sonbahar olmaktadır.

Varroa zararlısından korunmak ve tedavisi için ruhsatlı bir takım ilaçlar geliştirilmiştir. Bunlar arasında Perizin, Vamitrat-Va, Rulamit-Va, Apistan sayılabilir.

Nosema

Nosema Apis isimli bir sporun neden olduğu Nosema, ergin arı hastalıklarının en önemlilerinden birisidir. Bulaşıcı ve tehlikelidir. Bu hastalık daha çok ilkbahar başlangıcı ve sonbaharın son günlerinde görülür.

İşçi arılar içinde nosema sporları bulunan besin, su ve benzelerini taşırken ya da ölü ve nosemalı arıların pisliklerini dışarı atarken hastalığa yakalanırlar. Hastalık ilerledikçe kovan zayıf düşmeye başlar.




Nosemaya yakalanan arılar uçamaz, yerlerde sürünür, felç geçirmiş gibidir ve ishal görüntüsü oluşur.
Çerçeveler üzerinde kanatları ayrılmış anormal görünüşlü arılar, kovan dip tahtasında ve kovan uçma tablasında karınları şişmiş arıların görülmesi Nosema hastalığının belirtilerindendir. Kovan uçuş tahtasında ölü arılar ve dışkılardan oluşmuş lekelerin görülmesi Nosema hastalığının teşhisinde önemli rol oynar.

Koruyucu ve tedavi edici olarak Fumajil-A isimli ilaç kullanılabilir.

Adi İshal (Dizanteri)

İlkbaharda arıların faaliyete geçtiği sıralarda görülür. İshale yakalanmış arılar, koyu sarı, yapışkan, sulu ve pis kokulu bir pislik çıkarırlar.

Uzun zaman içeride kapalı kalmak, arıları ekşimiş veya bozulmuş şuruplarla beslemek, rutubet, soğuk veya kışın kovanlarda yeter derecede bal bulunmaması dolayısıyla arıların polenlerle beslenmeleri hastalığı meydana getiren başlıca nedenlerdir.

Bu hastalık bulaşıcı ve mikrobik değildir. Mevsim ilerledikçe kendiliğinden geçer.

Hastalıktan korunmak için hastalığa neden olan etkenleri ortadan kaldırmak gerekir.

İshale yakalanan arılar havaların birden yağmurlu ve soğuk gitmesi halinde dışarı çıkamaz ve uzun süre içeride kalırlarsa kendilerini daha fazla tutamayarak kovan içine dışkılarlar. İshalin arılar için tehlikeli olduğu aşama budur. Kovan içi rutubetli, küflü ve kokulu bir hal alır, kitle halinde arı ölümleri görünmeye başlar.

Arı Biti

Pireden biraz daha kısa ve yuvarlak, kestane renkli, altı ayaklı yengeç gibi her yana hareket edebilen, ayakları çengelli bir bittir.




Arıların sırtına ve göğüslerine yapışarak onların ağızlarından çalabildikleri ballarla beslenirler. Bu parazit özellikle zayıf arı aileleri ve ana arıya musallat olur. Arı biti arı sütünü çok sever. Arıların besin alış-verişini taklit ederek genç işçi arılardan salgıladıkları arı sütünü çalar.



Bazen bir ana üzerinde 5-10 tanesi birden bulunur ve onu işinden alıkoyacak kadar rahatsız eder. Dişi arı biti yumurtalarını bal sırları içine bırakır. Larva aşamasına gelen bit peteklerde kanallar açarak tahribat yapar.




En iyi korunma yöntemi kovanı sürekli kuvvetli tutmaktır. Varroa ile mücadelede kullanılan ilaçlar uygun dozlarda arı biti ile mücadelede de kullanılabilirler.

Uyuz (Arı Akarı)

Mikroskopla görülebilen 80-120 mikron boyunda ve gözleri olmayan olan akar, arıların göğsünde bulunan hava deliklerinin içine girerek solunum borularına yerleşir. Akar, burada çoğalır ve zararını yapar. Ömrü 30-40 gündür. Dişi akar trake (solunum borusu) içine 6-10 yumurta bırakır. 12-15 günde ergin hale gelirler. Delici-emici ağız yapısına sahiptir. Arının solunum boruları, kuruyan kan dokusu, akarın dışkısı, gömlek kalıntıları ve diğer artıklarla tıkanır.




Akarla bulaşık arıların kanatları sarkık ve titrektir. İleri aşamada sürünme başlar ve uçma refleksini kaybeder. Karın şişkindir. Solunum borusu mikroskopla incelendiğinde düz, lekesiz, krem rengindeki görünüm esmerimsi siyaha dönüştüğü görülür.

Arı Zararlıları
Petek Güvesi

Genellikle zayıf kovanlara musallat olarak büyük zararlar verir. Büyük petek güvesi (Galleria mellonella) ve küçük petek güvesi (Achroca grisella) olmak üzere iki çeşidi vardır.



Büyük petek güvesi sarımsı boz renkte ve orta büyüklükte bir kelebektir. Geceleyin kovanların deliklerinden içeri girerek yumurtalarını çatlaklara, yarıklara ve çerçeve oyuklarına bırakır. Kovan içindeki uygun şartlarda yumurtalar belli bir süre sonra küçük beyaz kurtçuklara dönüşür.



Petek güvesi en büyük zararını kurtçuk döneminde yapar. Kurtçuklar bu dönemde petek gözleri içine girerek mum, bal ve polenle beslenir. Hareketlerine petekler içinde kanallar açarak devam eder. Bu esnada geçtiği yerlere ağ örüp siyah küçük pislikler bırakır. Havalandırmanın yetersiz ve çevre sıcaklığı ılık olduğu şartlarda özellikle koyu ve polenli peteklerde hızlı bir şekilde çoğalırlar.



Petek güvesi kurtçukları bir süre sonra kovanın çerçeve veya gövde kenarlarında beyaz kozalar içinde krizalit devresine girer. 8-10 gün içinde bu kozalardan kelebek halinde çıkar. Bu yeni kelebekler çiftleştikten sonra tekrar yumurta bırakmaya başlarlar.

Petek güvesiyle mücadele etmenin en etkin yöntemi kovanları sürekli güçlü tutmaktır. Güçlü bir kolonideki arılar petek güvesinin yumurta bırakmasına izin vermezler. Kelebek yumurtasını bırakıp kurtçuklar çıksa bile rahatlıkla bunları peteklerden temizlerler.

Dondurucu soğuklar güvenin bütün dönemleri için öldürücü olduğundan, kullanılmayan petekler soğuk ortamda saklanmalıdır. Ayrıca petekleri ballıklarda seyrek yerleştirip, ballıkları üst-üste koyarak alttan havanın girip üstten çıkmasını sağlayarak oluşturulacak hava cereyanı da güvenin gelişmesini önlemektedir.

Eşek Arıları

Eşek arıları bal arılarından daha büyük, kuvvetli, ince yapılı bir arı cinsidir. Havada, kovan kapısı önünde ve hatta kovan içinde arıları yakalayarak öldürür. Öldürdüğü arıların kanat ve kafalarını kopardıktan sonra geri kalan kısmı yuvalarına taşır. Eşek arıları aynı zamanda girmeyi başardığı kovanlardaki balı da yer.



Özellikle kurak geçen yıllarda kovanları söndürecek derecede tehlikelidirler.

Eşekarılarıyla mücadele için çeşitli imha yöntemleri uygulanır. Özellikle ağaç kovuklarına, saçak altlarına, metruk evlere, çalı içlerine yaptığı yuvalarını bozarak mücadele etmek gerekir.

Arılık civarına eşekarısı kapanı olarak satılan aletlerden konulabilir. Bu aletlerin içine bırakılan et ya da ciğer parçasının kokusunu duyan eşekarası içeri girer fakat dışarı çıkamaz.

Pratik olarak şişelere pekmez ya da benzeri tatlılar koyarak arılıkta çeşitli yerlere asmak da bir mücadele yöntemidir. Şişenin içine giren eşekarısı bir daha dışarı çıkamaz.

Bir başka yöntemde de arılığın bir köşesine büyükçe bir ciğer ya da et parçası asılır. Sürü halinde ete saldıran eşekarıları ilaç sıkılarak ya da alev tutularak imha edilir.

Karıncalar

Özellikle zayıf kovanların bal ve şuruplarına ortak olurlar. Bazen sürü şeklinde istila ederek arı kolonisinin kovanı terketmesine de neden olabilirler. Arıyı taciz eder ve çalışma verimini düşürür.

Mücadele etmek için kovanların yerden yükseğe bir sehpa üzerine koymak gerekir. Sehpa bacaklarına arının tırmanmasını engelleyecek yanık yağ vs gibi maddeler sürülerek kovanlara ulaşması engellenir.

Arılığı karıncaların saldırısından korumak için kovanların önü ve çevresini temiz bulundurmaya dikkat etmelidir. Bilhassa karıncalara çok çekici gelen arı ölüleri ve diğer artık maddeler toplanarak yakılmalıdır.

Arı Kuşu

Arı kuşu, kırlangıç ve saksağan gibi kuşlar arıları yakalayarak yerler. Bunlardan arı kuşu çok miktarda arı yiyerek arılar için çok zararlı olmaktadır.

Arı kuşu, yeşil, mavi, sarı kadife gibi parlak tüylü, görüntüsü çok güzel bir kuştur. Genellikle gagası uzunca ve siyah, ayakları kırmızı renklidir. Yazın sürüler halinde arılıklara kadar sokularak havada ya da kovanın önünde yakaladığı arıları yer.



Bu kuşlarla en etkili mücadele yöntemi tüfekle avlamak ve ırmak kenarları, yarlar, yumuşak topraklar ve köprü duvarlarına yaptığı yuvalarını bularak imha etmektir. Özellikle arılığa yakın yerlerdeki ağaçların üzerine yaptığı yuvalar muhakkak imha edilmelidir.

Tecrübeli arıcılar öldürülen bir arıkuşunun arılığa asılması halinde diğer arıkuşlarının oraya uğramadığını söylemektedirler.

Düdük çalmak gibi, korkuluk yapmak gibi arı kuşunu ürkütüp kaçıracak yöntemler de önerilmektedir.

Fare, Kirpi, Ayı

Fareler özellikle kışın arıların faaliyetinin azaldığı zamanlarda kovanlara girerek zarar verirler. Ölü arıları, petekleri ve balları yiyerek kovanın sönmesine yol açabilecek tahribatlarda bulunurlar. Ayrıca depolanan peteklere de musallat olabilirler. Farelerle mücadele için gerekli fiziki tedbirleri almak gerekir.

Kirpiler de fırsat buldukça arılıklara girerek tahribat yaparlar.



Doğal yaşam süren ayılar özellikle yerleşim merkezlerinden uzaktaki arılıklara gelerek arılığın tümüyle yokolmasına yolaçacak tahribatta bulunurlar. Ayı, arı, larva ve bal yemeyi çok sever. Bunları yemekle kalmaz bulduğu kovanları sağa sola fırlatarak fiziksel olarak işe yaramaz hale getirir.

Ayı avlamak bir çok yerde yasak olduğu için en iyisi ayının arılığa girmesini önleyecek fiziksel tedbirler almaktır. Geceleri ışık yakılırsa ayılar arılığa uğramaya korkarlar.

Tarım İlaçları

Yoğun olarak kullanılan tarım ilaçları gerekli önlemler alınmazsa bütün arılığın toplu olarak söneceği sonuçlara yol açar.

Tarım ilaçlarının olumsuz etkilerine maruz kalmamak için daha arılığın kurulumu aşamasında yer seçimine dikkat etmek gerekir. Özellikle arıcının denetimi dışında ilaçlama yapılabilecek olan büyük meyve bahçeleri ve kültür bitkilerinin yetiştirildiği tarlaların uzağında bir arılık yeri seçilmelidir.

İlaçlama zamanı arıcının kontrolündeyse ve muhakkak yapılması gerekiyorsa arıların dışarıda faaliyette bulunmadığı zaman dilimleri tercih edilmelidir.

Özellikle ağaçların ilaçlamasını çiçek açma zamanında yapmamak arıların buraya gelip ölmelerini engelleyecek bir önlemdir.

Yoğun ilaçlama yapılması riski olan yerlerde arıcı dikkatli olmalı ilaçlama yapılacağını öğrendiğinde kovan girişini kapatarak arıların çıkışını engellemelidir. Bu durumda birkaç gün içeride kalan arıların havasızlıktan telef olmaması için muhakkak kovan havalandırma önlemleri alınmalıdır. Ayrıca arıların su ve besin ihtiyacı da karşılanmalıdır.

Riskin büyük olduğu yerlerde arıların telef olmasını engellemenin en garantili yolu arılığı acilen en az 7 km uzaklığa taşımaktır.

23 Eylül 2010 Perşembe

bal

Ben sağlığımı hergün bir kaşık bala borçluyum.
Her insanın bunu prensip etmesini tavsiye ederim.
Balın insan vucudunda çok onemli faydalarını saymakla bıtıremeyız.
Bunladan bir kaçi, insan vucudundakı kanı temmızler.Sindırım sıstemını güçlendirir.
Vucutdakı huçrelerın yenilemesine yardımcı olur.